Jim O’Neill: Dünya döngüsel bir krizin eşiğinde

DÜNYA EKONOMİSİ REKOR FİYAT ARTIŞLARIYLA SARSILIRKEN, FED BAŞTA OLMAK ÜZERE PEK ÇOK MERKEZ BANKASI ENFLASYONA AGRESİF FAİZ ARTIRIMIYLA CEVAP VERİYOR. KÜRESEL EKONOMİDE YAŞANAN SON GELİŞMELERİ Z RAPORU’NA DEĞERLENDİREN GOLDMAN SACHS’IN VARLIK YÖNETİMİ BAŞKANI JIM O’NEILL, FAİZ ARTIŞLARININ RESESYON YAŞATMA İHTİMALİNİ GÜÇLENDİRDİĞİNİ VURGULUYOR. OLASI BİR RESESYONDA EN KIRILGAN KESİMİN TOPLUMUN EN YOKSUL KESİMİ OLACAĞINA DEĞİNEN O’NEILL, ÜLKE POLİTİKALARININ DA BU YÖNDE OLUŞMASI GEREKTİĞİNİ BELİRTTİ.

NİRAN YAŞAR

Pandemi, savaş ve yaptırımlar derken, artan enerji ve gıda fiyatlarıyla dünya stagflasyon ve olası bir resesyon için sinyal veriyor. Bu sinyallere karşı her ülke farklı para politikalarına giderken, Çin Merkez Bankası faizi indiriyor. Türkiye Merkez Bankası faizi sabit tutarken, ABD Merkez Bankası (Fed) ise faiz arttırıyor. Fed’in kritik faiz artırımını değerlendiren Goldman Sachs Varlık Yönetimi Başkanı Jim O’Neill ‘‘ABD’de resesyon yaşanma ihtimali yüzde 50’den fazla’’ diyor. O’Neill’e göre, ülkelerin bu süreçte uygulaması gereken ilk politika ise ‘alt gelir grubuna yönelik destekler’ oluyor. Tüm dünyanın kapısını araladığı bu resesyon ve durgunluk sarmalını çok uluslu ABD yatırım bankası Goldman Sachs’ın Varlık Yönetimi Başkanı olan Jim O’Neill Z Raporu’na değerlendirdi.

Tüm dünyada enflasyon yükselmeye devam ediyor. Merkez bankaları ise enflasyonu düşürebilmek için faizi artırıyor. Sizce dünya nasıl bir ekonomik krizin eşiğinde?

Birçok açıdan, tamamen geleneksel ve döngüsel bir krizin eşiğindeyiz, ancak bu 20 yılı aşkın bir süredir deneyimlenmemiş bir kriz. Enflasyon 1990’ların başlarından bu yana o kadar istikrarlı oldu ki merkez bankacıları da dahil ülkelerin birçoğu temel dersleri unuttu. Eğer uyumlaştırıcı bir para politikası, çok düşük faiz oranları, güçlü bir mali teşvik sürdürürken, tedarik zorlukları ve sürprizlerle (savaş, pandemi gibi) karşılaşırsanız, ekonominiz enflasyonist baskılarla sonuçlanır. Ve tipik olarak bununla baş etmenin tek yolu faiz oranlarını yükseltmek, talep büyümesini yavaşlatmak ve sonucunda herhangi bir resesyona yakalanmamayı ummaktır.

Merkez bankalarının faiz artırımları işe yarayacak mı, maliyet kaynaklı enflasyonu düşürebilecek mi? Yoksa bu sıkı para politikaları ekonomileri resesyona ya da stagflasyona sürükler mi?

Merkez bankaları enflasyonla sadece parasal araçlarla mücadele edebilir, bu nedenle mücadele yöntemi iç talep yavaşlatmasıyla çalışır. Mevcut fiyat baskılarının tümü tamamen maliyet odaklı baskılar değildir, ancak açıkçası maliyet baskıları ekonominin içinde bulunduğu zorluğu önemli ölçüde artırmıştır. Ve enerji ile gıda fiyatları keskin bir şekilde düşerse, ancak bunun ekonomiye faydası olabilir. Bunun yanında, ABD’de, Avrupa’da, Japonya’da ve diğer ülkelerde çok düşük olan enflasyona göre ayarlanmış reel ve nominal açık oranları bulunmaktadır.

Resesyona veya stagflasyona yol açmadan enflasyonla mücadele etmenin bir yolu var mı?

Kimse bunlara yol açmadan enflasyonu düşürme yanılgısı altında olmamalıdır. Çünkü enflasyonla mücadele etmek genel olarak kolay değildir. Enflasyonu düşürmenin tek yolu talep azaltmaktan geçerken, bize bunun etkisini istihdam ve işsizlik düzeylerindeki değişiklikle gösterir. Şu anki durumda, uzun vadeli enflasyon beklentilerinin henüz çok yükselişte olmadığını ve mümkünse bu durumdan kaçınılması gerektiğini söyleyebiliriz. Çünkü uzun vade için yüksek enflasyon beklentilerine girersek, sorun şu ankinden çok daha büyük olur.

Devamı Z Raporu Dergisi Temmuz 2022 sayısında…

Dikkat çekenler...