Ekonomi ile politika arasındaki etkileşim azalıyor mu? Buna evet diyebilmek çok zor. Evet diyenlerin de tam tersini savunacakların da elinde güçlü argümanlar var. Ancak ekonomi sağlam temellere oturmuşsa, kısa vadeli politik gelişmelerin ekonomi üzerinde veya en azından ekonominin döviz, faiz, borsa gibi barometrelerinde sert hareketlere neden olması çok zor. Tıpkı Türkiye’de son genel seçiminden sonra ortaya çıkan tabloda olduğu gibi. Türkiye’nin önemli gruplarından olan ve Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gibi önemli projelerde sorumluluk üstlenen Ata Grup, aynı zamanda sermaye piyasalarının da önemli aktörlerinden birisi. Üç farklı kıtada yedi sektörde 10 binden fazla çalışanı olan topluluğun, Finans Grubu İcra Kurulu Başkanı Murat Demirel ile küresel ekonomideki son gelişmeleri ve bunun Türkiye’ye yansımalarını konuştuk.
Uluslararası finans piyasaları tecrübesi oldukça yüksek olan Demirel’in özellikle sermaye hareketleri ile ilgili spekülasyonların yapıldığı içinde bulunduğumuz dönemde Türkiye ekonomisi ve sermaye piyasaları ile ilgili söyledikleri çok önemli.
Türkiye ekonomisi sağlam temelleri nedeniyle seçim sonrası ortaya çıkan geçici belirsizliğe olumsuz bir tepki vermedi. FED başta olmak üzere dış faktörler daha yakından takip ediliyor. Sizin bu konudaki olası senaryolarınız nedir?
Amerika Merkez Bankası’nın (FED) dünya ekonomisi üzerindeki etkisi tartışılmaz. Ancak yine de tek belirleyici olduğunu söyleyemeyiz. FED’in hegemonyası yüzde 75 ise bir ülkenin kendi iç dinamiklerinin ekonomik seyri üzerindeki etkisi de en az yüzde 25’tir. Tabii ki FED tarafından bundan sonra atılacak her adıma piyasalar da ona uygun oranda tepki verecek. Ancak bunun önemli kısmı zaten öngörülerin yani mevcut fiyatların içinde var.
Seçim sonrası bir belirsizlik ortaya çıkmasına rağmen, ana senaryo olarak bunun etkisinin sınırlı olduğunu kısa bir süre sonra ortadan kalkacağını düşünüyoruz. Bu belirsizliğin eninde sonunda bir şekilde ortadan kalkması ile beklentim olumlu makroekonomik görünüme yeniden döneceğimiz şeklinde. Siyasetin yeniden normal seyrine dönmesi ile Türkiye ekonomisinin FED başta olmak üzere küresel faktörlerin olumsuz etkisini azaltacak.
Yunanistan’daki son gelişmeler Türkiye ve ekonomisini doğrudan/dolaylı olarak nasıl etkileyebilir? Euro’ya geçiş/çıkış’ın bu olayla birlikte yeniden tartışılmaya başlandığı bu dönemde Türkiye’nin bu konuda orta-uzun vadeli stratejisi nasıl olmalıdır?
Yunanistan’da kreditörlerle anlaşma Türkiye ekonomisini çok dramatik etkilemez ancak eurodaki çalkantılar bazında bazı etkiler olabilir. Yine de bu etkiler sınırlı kalacaktır. Yunanistan ekonomisindeki sıkıntı nedeniyle ucuzlayan varlık fiyatlarının Türk yatırımcıları için fırsat olduğunu söyleyebiliriz.
Euro ise biraz daha farklı bir konu. Türkiye, Avrupa Birliği’ne yakınlaşmalı ve hatta entegre olmalı ama euro dışında kalması da doğru karar. İngiltere, Norveç, Danimarka örnekleri ortada. Sonuç olarak esnek kur kabiliyeti orta ve uzun vadede Türkiye’nin avantajı olacaktır. Türkiye’nin Avrupa Birliği standartlarına uyum sağlaması her anlamda avantajlı olacaktır.
Yabancı yatırımcılar seçimle ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorlar. Türkiye ekonomisi ve varlıklarına nasıl bakıyorlar?
Piyasalar, ekonomi ve yabancı yatırımcılar açısından olumsuz kabul edebileceğimiz bazı gelişmeler ve belirsizliklere rağmen orta vadeli beklentilerde aşağı yönlü bir revizyon yapılması için bir neden yok ya da henüz erken. Türkiye piyasasındaki varlıkların, benzer kredi notu veya ekonomik göstergelerdeki ülkelerle karşılaştırıldığında en az yüzde 20 iskontolu olduğu görülüyor. 12 aylık BIST hedefimiz 100.000. Dolayısıyla belirsizliklerin etkisinin azalmasıyla birlikte bu seviyelerden yukarı yönlü bir hareketin olması ihtimali aşağı yönlü bir hareketten çok daha yüksek. Yani fiyatlar ucuz ve yabancıları bekliyor. Bizim enflasyon yüzde 7, büyüme yüzde 3.5, cari açık yüzde 4.7, yıl sonu ABD Dolar/TL kuru 2.70 ve yıl sonu Euro/TL kuru 2.97 olarak yer aldı.
FED, Yunanistan ve seçim sonrası yurt içinde ortaya çıkan yeni tablo ile birlikte kurumun orta-uzun vadeli varlık fiyatları hedeflemelerinde ne tür değişiklikler oldu?
Ana senaryomuza göre, (1) FED’in yılın ikinci yarısından itibaren kademeli faiz artırımına başlayabileceğini, (2) Yunanistan’ın borç sorununun uzun yıllara dayandığını fakat son safhaya gelindiğini ve yapısal reformları içeren bir anlaşmanın yakın zamanda sağlanabileceğini, (3) Seçim sonuçlarının ardından çıkan tablonun koalisyon hükümetini işaret ettiğini ve yoğun müzakerelerin ardından makul bir koalisyon hükümetinin kurulabileceğini düşünüyoruz.
Bu senaryo ışığında, önümüzdeki dönemde BIST-100’de 12 aylık dönemde yüzde 20 yukarı potansiyel görürken, TL cinsinden yatırım araçlarının daha cazip olacağını öngörüyoruz.
Orta ve uzun vadede, Türkiye ekonomisinin dışsal şoklara karşı çok daha dayanıklı olduğunu ve hükümetin kurulmasından sonra ekonomik ve siyasi yapısal reformların hayata geçirilmesiyle birlikte varlık fiyatlarında da belirgin iyileşmeler görmek mümkün olabilecektir.
Öte yandan, koalisyon hükümeti kurulamaması ve erken seçimin kaçınılmaz olması durumunda, ileriye dönük beklentilerin bozulması riski de vardır.
YATIRIMCILARI KÖTÜ GÜNDE DE ARIYORUZ
“Ata Yatırım olarak ‘Yatırımcı Koçu’ hizmetimizle, her türlü piyasa koşulunda yani piyasa değerleri düşerken dahi anlık değerlendirme ve önerilerimizi yatırımcılarımıza sunarak mükemmel müşteri deneyimi oluşturmayı hedefliyoruz. Yatırımcılarımızı piyasaların iyi olduğu dönemde de kötü olduğu dönemde de arayıp uyarıyor ve yol gösteriyoruz. Yatırım Mühendisliği’nde amaç, sonuç odaklı yatırım felsefesi ve kural bazlı yatırım stratejisini kendine ilke edinerek, yatırımcılara uzun dönemli sürdürülebilir getiri sağlamak. Bu hizmeti portföy büyüklüğüne bakmadan her bir yatırımcı için atadığımız yatırım koçları ile gerçekleştiriyoruz. Yatırımcılar bu hizmet sayesinde, bir yandan karar almanın zor olduğu bir ortamda attıkları adımlarda kendilerini yalnız hissetmezken diğer taraftan finansal bilgi konusunda eğitebiliyorlar.”