Kasım Süleymani suikastinden sonra yeni bölgesel riskler

TÜRKİYE GELENEKSEL DIŞ POLİTİKA YÖNELİMİNİN PARÇASI OLARAK NÜKLEER SİLAHLARDAN VE FÜZELERDEN ARINDIRILMIŞ BİR BÖLGE HAYALİNİ BİR KENARA BIRAKMIYOR. GELİNEN NOKTADA İRAN’IN BÖLGEDE REVİZYONİST, SALDIRGAN, İLERİ SAVUNMA ADI ALTINDA VEKALET SAVAŞI YÜRÜTEN TAVRINI ONAYLAMIYOR. ANCAK ELBETTE, İRAN’IN ÜNİTER BÜTÜNLÜĞÜNÜN REJİM DEĞİŞİKLİĞİ ALTINDA SALLANMASINI DA KESİNLİKLE TASVİP ETMİYOR. IRAK SURİYE EKSENİNDE YAŞANANLARININ BÖLGEDE TEKRAR TEKRAR SINANMASINI KABUL ETMİYOR.

PROF. DR. NURŞİN ATEŞOĞLU GÜNEY

Hatırlanacağı üzere Donald Trump, iktidara Barack Obama yönetiminin dış politikasını sert bir biçimde eleştirerek geldi. Zaman içerisinde Trump’ın hayata geçirmek istediği pek çok değişim, Pentagon’un sert duvarlarına ya da Rusya’nın fırsatçılığına çarparak kırıldı, değişti, bulanıklaştı. Ancak bir konu vardı ki, dünya kamuoyundan ve uluslararası kurumlardan gelen itirazlara rağmen Trump tarafından iktidara geldiği günden bugüne, ısrarla ve kendisi için alışılmadık bir tutarlılıkla gündemde tutuldu, hatta ABD’nin Ortadoğu politikasının görünen yüzü haline getirildi: İran karşıtlığı…

OBAMA DÖNEMİNİN HATALARI

Günümüz ABD yönetiminin İran karşıtlığının, Obama yönetimine karşıtlığın kısa bir yolu olarak başladığı muhakkak ancak bu yolda Trump’ın çevresi İsrail’i ya da İsrailliler Trump’ın çevresini bularak 2015 Anlaşması konusundaki itirazlarını (bu kötü bir anlaşma) Beyaz Saray’a taşımayı başardılar. Bu noktada sorunun bir ayağı aslında basit bir gerçekliğe dayanıyor. ABD ve Batılılar İran’ın nükleer bilgiye sahip olma sürecini çok hafifsediklerinden gerekli diplomatik girişimleri (örneğin Türkiye ve Brezilya’nın Takas Anlaşmasını) desteklemediler.

Obama yönetimi İran’a havuç da öneren 2015 Anlaşmasını duyurduğunda İran’ın hemen hemen nükleer eşikte bir ülke olduğunu da biliyordu. Bu yüzden de 2015 Anlaşması, Tahran’a yeterince lezzetli havuçlar sunmak durumunda kaldı. Gerçi, bu havuçların en lezzetlisi, en büyüğü, İran’ın küresel ekonomiye entegrasyonu, Beyaz Sarayın her yıl onayına tabi bir sürece bağlandığından gerçekten ziyade Tahran için tatlı ve kamuoyunu yatıştırabilecek bir umuttu. Geriye İran’ın füze teknolojisine ve Hizbullah gibi asimetrik unsurlarıyla elde edeceği etki alanlarına çok müdahil olunmayacağı umudu kalıyordu ki, Obama yönetimi bu umudu canlı tutmak için neler yapmadı; DEAŞ’la mücadele kisvesi altında PYD Türkiye’ye karşı kışkırtılırken, ABD’li komutanlar Irak-Suriye hattında bugün öldürdükleri Kasım Süleymani ile aynı masaya oturuyorlardı.

MAKSİMUM BASKI – MAKSİMUM DİRENİŞ

Trump, İran ile daha iyi bir nükleer anlaşmaya tüm havuçları masadan kaldırarak, hatta bu havuçlardan bir kısmını talep listesine ekleyerek (İran füzelerini bırakacak, Suriye’den çekilecek, Hizbullah’ı desteklemekten vazgeçecek vb.) ulaşacağını düşünüyordu. Maksimum baskı politikasının işe yarayacağını göstermek için de belirli adımları göstere göstere yapmaktan geri durmadı. Önce kameralar önünde Nükleer Anlaşmayı yırttı, sonra İran’a ağırlaştırılmış yaptırımları devreye soktu.

Sonuç, İran’ın maksimum direniş cephesini açmasıydı. Gerçi, Tahran bu cepheyi vekilleri üzerinden açmayı tercih etti: ARAMCO vuruldu, ABD’ye ait İHA düşürüldü, ABD Irak Büyükelçiliği ‘göstericilerce’ basıldı. Karşılığında ABD, Haşdi Şabi ve Hizbullah hedeflerini vurdu.

Pek çok uzman, ABD ve İran’ın maksimalist duruşları arasındaki mücadelenin vekiller üzerinden böyle sürüp gideceğini düşünürken her iki devlet birbirini doğrudan hedef alan saldırılar gerçekleştirdiler. ABD’lerinin açıkça İran’ın yurtdışı milis faaliyetlerinin en önemli isimlerinden Süleymani ve Mühendisi’yi öldürmesi ve karşılığında İran’ın açıkça ABD’nin Irak’taki askeri üssünü füze atışlarıyla vurması Washington-Tahran çekişmesinde iki aktörün vekillerinin ötesinde karşı karşıya kaldığı yeni bir süreci başlattı.

Bu süreçle beraber ABD-İran çatışmasının/çekişmesinin maliyeti ve bölge istikrarı için taşıdığı riskler de artmıştır. Sonuçta taraflardan biri, ABD, süpersonik füzeleri olduğunu söylemek için her fırsatı değerlendiren bir aktör. Diğeri, kameralar karşısına geçtiğinde arkasına bölgedeki milis unsurlarının bayraklarını dalgalandıran İran.

Devamı Z Raporu Dergisi Şubat 2020 sayısında…

Dikkat çekenler...