Şİİ VE SÜNNİ GAZ BORU HATLARI

“Şii” ve “Sünni” Doğal Gaz Boru Hattı Projeleri’nin her ikisi de Akdeniz’e çıkış planları, Suriye üzerindendir. Katar’ın son yıllardaki gereğinden fazla hareketli politikasının ve Esad karşıtı stratejilerinin temelinde bu gerçeklik yatıyor.

Necdet Pamir

aaa

Sevr Anlaşması’nın öncülü olarak da kabul edilen ve 1916’da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması, İngiltere ile Fransa’nın uzlaşarak, Rusya’nın da kabul edebileceği bir paylaşım temelinde, Ortadoğu’nun enerji kaynakları bakımından zengin topraklarını, ele geçirme/kontrol etmeye yönelik mutabakatlarını ifade eder. Sykes ve Picot’un çizdiği “paylaşım haritası” doğrultusunda; 16’ıncı yüzyılın başından beri Osmanlı idaresinde olan topraklar parçalanarak, yeni devletler yaratıldı. Irak ve günümüzde Ürdün’ün bulunduğu topraklar ile Filistin, İngiltere etkisine; Suriye ve Lübnan da Fransız etkisine girdi.
Bugün, söz konusu devletlerin sınırları, bu sınırların oluşumunun mimarları tarafından yeniden çizilmek isteniyor ve yeni bir paylaşım tasarlanıyor. Konunun enerji ile boyutunu daha iyi anlayabilmek için, öncelikle dünya enerji tüketiminin yüzde 32,6’sının petrolle, yüzde 23,7’sinin doğal gazla karşılandığını (toplamları yaklaşık yüzde 57) anımsamakta yarar var. Tüm alternatif enerji kaynağı geliştirme çabalarına karşın, bu ikilinin önümüzdeki on yıllarda da egemenliklerini önemli oranda korumaları bekleniyor. Ve bu kaynakların en yoğun olduğu coğrafya, söz konusu paylaşım savaşlarının coğrafi alanını merkezine almış olan Ortadoğu coğrafyası. Dünya ispatlanmış petrol rezervlerinin yüzde 48’i, doğal gaz rezervlerinin yüzde 43’ü bu bölgede yer alıyor. Potansiyel rezervler açısından da dünyanın diğer bölgelerinden çok daha yüksek potansiyele sahip Ortadoğu, özellikle arama ve geliştirme maliyetlerinin çok düşük olması nedeniyle, büyük güçlerin vazgeçmelerini beklemenin hayal sayılması gereken bir bölgenin adı…
Bu özelliklerine ilave olarak, dünya deniz yoluyla petrol ticaretinin yüzde 35’inin gerçekleştirildiği Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı ile Avrupa’yı Süveyş Kanalı üzerinden besleyen Bab-ül Mendeb boğazı hep bu bölgede yer alıyor. Bab-ül Mendeb’in Kızıldeniz’e açıldığı noktada yer alan Yemen’de, Basra Körfezi’nin tepesinde ve bir yanında yer alan Irak ve İran’da yaşananları, petrol ve doğal gaz kaynaklarına yönelik bu “istatistikler” olmadan değerlendirmek, hem eksik hem de anlamsız olacaktır.
Suriye ise iki rakip doğal gaz boru hattı projesinin rekabet alanıdır. Dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerine sahip İran ile üçüncü en büyük gaz rezervlerine sahip Katar’ın, birbiriyle rekabet eden “Şii” ve “Sünni” Doğal Gaz Boru Hattı Projeleri’nin her ikisi de Akdeniz’e (başta Avrupa hedefli uluslararası piyasalara) çıkış planları, Suriye üzerindendir. Katar’ın son yıllardaki gereğinden fazla hareketli politikasının ve Esad karşıtı stratejilerinin temelinde bu gerçeklik yatmaktadır. Esad, İran kaynaklı “İran – Irak – Suriye” Boru Hattı’nı tercih etmiştir!
AB hem petrolde hem de doğal gazda, ABD ise özellikle petroldeki dışa bağımlılığı açısından Ortadoğu’daki zengin kaynakların kontrolünü diğer aktörlere bırakma niyetinde değildir. Onlarca örnek verilebilir. Örneğin Reagan’ın 29 Ocak 1981 tarihinde yaptığı ilk basın toplantısındaki şu sözleri yeterince açıklayıcı sayılmalıdır: “Orada, doğudaki OPEC ülkeleri ve özellikle de rezervleriyle en önemli ülke olan Suudi Arabistan, Batı dünyası sanayiinin tekerleklerini döndüren enerjinin çok büyük bölümünü sağladıkları sürece; bizim bir kenarda durup, bu kaynakların herhangi birileri tarafından alınmasına ve akışının kesilmesine seyirci kalmamız mümkün değildir.” Yeterli görülmezse, “Bakın, ben dört Yönetim’de görev yaptım. Her birinde de ulusal güvenlik politikası olarak, gerekirse İran Körfezi’ndeki enerji rezervlerini korumak için savaşa gireceğimiz hususu, yazılı olarak yer almaktaydı.” diyen James Baker’ı anımsayalım. Rusya ise çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz sıcak denizlere kavuşma emelini, Suriye’deki Tartus üssü ile gerçekleştirmiş ve Lazkiye ile perçinlemiş durumdadır. Böylece bir yandan Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının kontrolünü, diğer yandan Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz’e yönelecek (Şii ya da Sünni Boru hatları da dahil) tüm nakil güzergahlarını kontrol olanağına kavuşmuştur.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Mart Sayısında…

Dikkat çekenler...