GLOBAL SOFT POWER HARİTASI DEĞİŞİYOR

ABD’nin, bizzat başkanının ağzından Latin Amerikalı, Afrikalı ve Müslüman insanları aşağılaması, terör örgütü PKK’ya 5 bin tır silah yardımı yapması ve Türkiye’de iki kez darbe girişiminde bulunan FETÖ’ye açıkça destek vermesi, onu Türkiye’nin gözünde güvenilmez bir ülke yaptı. Kudüs’ü uluslararası hukuka aykırı şekilde İsrail’e hediye etmeye kalkması ise dünya gözünde en güvenilmez ülke yaptı. Son dönemde bunlara benzer pek çok stratejik yanlış adım atan ABD, global soft power liginde sürekli puan kaybediyor. Yumuşak güç ile sert güç arasındaki kesin sınırların belirsizleştiği dünyada ülkeler güç stratejilerini nasıl ve neye göre belirliyor? Son dönemde yumuşak gücünü çıkarları doğrultusunda en etkili kullanan devletler hangileri? Hangi devletler bu yeteneklerini yavaş yavaş da olsa kaybediyor?

Yakup Kocaman 

Gücün değişik tanımları var. Bir tanesi, başkalarının kendi istediklerini değil sizin istediklerinizi yapmasını sağlayabilme kabiliyeti. Tam da buna uygun şekilde savaşan orduların birbirine kesin zaferler ilan ettiği savaşlara tanık olmuyor dünya 1945’ten bu yana. Nükleer silah stoklarının dağılımına bakınca dünyada insan neslini yok edebilecek kadar bir yığınak yapılmış olsa da henüz kimse buna cesaret edemiyor. İyi ki de edemiyor. Sert güç herkes için acı bir son demek. Tek yol yumuşak güç!
Sert güç ve yumuşak güç arasındaki kesin sınırlar kalkıyor. Artan küreselleşme eğilimi gücün tanımını ve şekil şartlarını da değiştiriyor. Güç giderek karmaşık bir hale geliyor. Askeri ve teknolojik üstünlüğe bağlı güç eski ağırlığını kaybediyor. Doğu’dan yükselen yeni güç odakları, ekonomik ve kültürel pazularını Batı’nın en mahrem yerlerine kadar uzatıyor.
Milyarların internete erişmesi, dijital yeniliklerin getirdiği yenilikleri hayatlarına sokması, sosyal medya ile milyarların milyarları etkileyebileceği bir dönemin başlaması, eski tarz uluslararası algı yönetimini kökten sarstı. Haberlerin kısa sürede yayılması, insanların internetle daha önce bilemeyecekleri şeyleri öğrenmeye başlaması, daha önce sadece küçük bir azınlığın kontrolünde tutulan uluslararası ilişkiler ve diplomasi sektörünü yapısal olarak zaafa uğrattı. Etki gücünü merkezden çevreye yaydı.
TEKNOLOJİ VE YUMUŞAK GÜÇ
Ülkelerin yönünü belirlemek artık azınlık konumundaki bir diplomatik elitin kontrolünden çıkıyor. Artık, geniş kitlelerin sosyal medya aracılığıyla gösterdiği olumlu veya olumsuz tepkiler, bazen dış politikanın gidişatına doğrudan müdahale etmeye kadar varıyor. Gelişen teknoloji, siyasi gücün vekaletle yönetimini zaafa uğratıyor. Kitleler doğrudan yönetime katılmak istiyor artık. Yaygınlaşan akıllı telefonlar, internet, kripto paralar gibi yenilikler uluslararası siyaseti de yeniden şekillendiriyor.
Yumuşak gücü daha iyi anlamak için tarihi biraz geriye sarmak gerekiyor. Yumuşak güç (soft power) kavramını ortaya atan ilk kişi Amerikalı profesör Joseph Nye idi. Sovyetler Birliği’nin dağıldığı ilk dönemde kaleme aldığı ‘Yumuşak Güç’ isimli makalede, Sovyetlerin çökmesiyle aslında Amerika’nın İkinci Dünya Savaş’ın bu yana sürdürmekte olduğu mutlak askeri üstünlüğe dayanan sert gücünün azalacağını öngörmüştü. Britanya’nın 19. yüzyılda karşılaştığı küresel meydan okumaların aynısının 21. yüzyılda Amerika’nın karşısına çıkacağını iddia ediyordu.
Nye makalesinde, Amerikalı politika yapıcılara, eğer dünyadaki eski gücü muhafaza etmek istiyorlarsa yumuşak güce dayanan politikalar üretmeleri gerektiğini öğütlemişti. Bunu yapmak için Amerika’nın halen elinde bulundurduğu ekonomik ve siyasi gücü kullanarak yeni bir zemin oluşturmasını ve diğer ülkelerin bu zemin üzerine çekilmek suretiyle üstünlük elde edilmesini öneriyordu.
Nye’nin önerdiği zemini oluşturmak ancak yumuşak güç unsurlarını kullanarak olabilirdi. Yumuşak güç unsurları arasında birinci sırada gelen şey, İkinci DünyaSavaş’ından sonra ABD kontrolünde kurulan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve GATT gibi kurumlar aracılığıyla diğer ülke ekonomilerini liberalleştirerek serbest pazarlara dönüştürmek ve açık pazar ideolojisini yaymak vardı. Japonya gibi Amerikan pazarına mal satan ülkelere Amerikan hazine tahvillerini satarak doların yaygınlaşmasını sağlamak önerisi ise daha sonraki yıllarda Çin için de uygulandı.
Nye’nin sıraladığı yumuşak güç unsurları arasında yer alan diğer başlıklar, Amerika’nın tüm dünyaya yayılmaya başlayan uluslararası şirketleri ve onların üst düzey yöneticilerini kullanmak, Amerika’da iş kovalayan yabancı şirketlerin yönetimlerini etki altına almak da vardı. Amerikan popüler kültürünün yabancı milletlere özendirilmesi ise yeni gücün en önemli maddelerinden bir diğeriydi.
Şöyle diyordu Nye, “Birleşik Devletler’e hiç girmemiş olan Japonlar Amerikan kolejlerinin adlarıyla spor ceketleri giyerler. Nikaragua televizyonu, hükümet Amerikan destekli gerillalara karşı savaşırken bile Amerikan şovlarını yayınladı. Benzer şekilde, Sovyet gençleri mavi kot pantolon giymek ve Amerikan müzik kasetleri aramaktadır ve Çinli öğrenciler, 1989 ayaklanmaları sırasında Amerikan Özgürlük Anıtıyla modellenmiş bir sembol kullanmıştır. Çin hükümetinin ABD müdahalesine karşı protestolarına rağmen, Çin vatandaşları şimdiye kadar Amerikan demokrasisi ve kültürüyle ilgileniyordu.”
Elbette bunların hepsi eskide kaldı. Bu politika, şimdi acınası bir trajikomediye dönüşmüş durumda. En azından Amerika için öyle. Çünkü ABD’nin bir taraftan Nikaragua halkını televizyon ve sinemalar da eğlendirip tırnak içinde yumuşak güç uygularken diğer kapıdan Nikaragua’ya soktuğu silahları gerillalara dağıtarak iç savaş çıkarmaya çalışmasını, hiç kimse yutmuyor.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Şubat 2018 sayısında…

Dikkat çekenler...