Rusya-İran eksenine karşı Türkiye

Rusya’ya ait bir savaş uçağının Türkiye semalarında vurulması, Soğuk Savaş sonrası dünyanın örtülü yürütülen bütün operasyonlarını ortaya serdi. İki ülke arasında hiç beklenmedik bir kriz patladı. Ama o kadar hızlı ilerledi ki, sanki onlarca yıldır bu krize yatırım yapılıyordu. Kimse hazırlıksız değildi. İran’dan Suriye’ye, Basra Körfezi’nden Doğu Akdeniz’e, Kafkaslardan Orta Asya ülkelerine kriz dalga dalga yayıldı. Nükleer saldırılardan söz edilir oldu. İki ülke de kendi etki alanını bu kriz için seferber etmeye, etkilemeye, yanına çekmeye çalıştı. “Rusya-İran eksenine karşı Türkiye” şeklinde yeni bir cephe hattı şekillendi. Türk cumhuriyetleri, Basra Körfezi ülkeleri, Batılı ülkeler, ağırlıklı olarak Sünni Müslüman ülkeler yeni cepheye uygun pozisyon almaya başladı.

Azeri-Ermeni çatışmalarını yeniden başlatacak gelişmeler yaşanırken Rusya-İran-Ermenistan arasında savunma ortaklıkları Kafkaslarda savaş hazırlıklarına dönüştü. İran, Rusya üzerinden hem Suriye’yi ele geçirmeye çalışıyor hem de Suriye sonrası Basra Körfezi’ne yönelme hazırlıkları yapıyor. Bu durum, Suriye’den sonra yeni cephenin Basra Körfezi’nde açılacağının işaretlerini verirken Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelerin doğrudan hedef olacağının açık göstergelerini ortaya seriyor.

Kriz iki ülke arasında değil. Kriz, Sadece Rusya-Türkiye arasında değil. Krizin gizli kahramanı İran’dır ve bu ülke bir tür Fars yayılmacılığı haritası izleyerek, Rusya üzerinden bütün bölgeye operasyon çekmektedir. Suriye meselesi zaten İran ve Türkiye’yi karşı karşıya getirmişti. İki ülke burada dolaylı bir savaş yürütüyordu.

Türk-Rus krizinde parmağı olduğunu söylemiyorum ama bu işin kazananı İran oluyor. Türkiye ile arasına Rusya’yı yerleştirdi, Putin üzerinden Türkiye’yi dövmeye çalışıyor ve arka taraftan kendi bölgesel operasyonlarını yürütüyor. Bunu yaparken de “Türkiye ne der” endişesini taşımıyor. İran, Irak’ı ABD eliyle kontrolü altına aldı. Suriye’yi de Rusya eliyle kontrol altına almaya çalışıyor.

Türkiye ve Rusya yüzyıllara dayanan bir kriz yönetimi kültürüne sahip. İki ülkenin, daha çok çatışmalarla dolu ortak tarihi, bu krizin üstesinden gelmeyi başaracak mı? Umudumuz bu yönde. İki ülke için de çok ağır bunalımlara neden olacak krizi sürdürmek hiç de akıllıca değil.

Ancak Türkiye’nin tam da yükseliş dönemine girdiği, Putin’in Rusya’yı yeniden süper güç yapmaya çalıştığı bir dönemde iki iddialı ülkenin karşı karşıya getirilmesi, dünya tarihinde birçok şeyi değiştirebilecek bir kırılmaya neden olabilir. Bunu düşünürken krizin ikili değil üçlü bir kriz olduğunu, merkezinde İran olduğunu hiçbir zaman unutmayalım.

Derin Ekonomi, Ocak sayısını işte bu konuya ayırdı. Rusya ile krizin ekonomik, siyasi, askeri/güvenlik bütün detaylarını bu sayıda bulacaksınız. Yazarlarından özel dosyalarına kadar Rusya-Türkiye meselesini farklı açılardan sayfalarımıza taşımaya çalıştık. İlk sayısından itibaren haklı bir saygınlık kazanan, sansasyonel ve günübirlik çıkışlar yerine ağır adımlarla ilerleyen Derin Ekonomi’nin “Rusya özel sayısı” denilebilecek kriz dosyasını ilginize sunuyoruz. Çok hareketli bir Ocak ayı bizi bekliyor. Bir sonraki sayıda buluşmak üzere…

 

Dikkat çekenler...