Merkez bankalarının hesap verme sorumluluğu

Son dönemde merkez bankalarının bağımsızlığına ilişkin olarak başlayan tartışmalara ilişkin birkaç önemli hususu tekrar hatırlatmakta yarar var. Son yıllarda yapılan tüm çalışmaların ortak sonucu enflasyon ile mücadele politikalarının başarısının merkez bankasının bağımsızlığı ile sıkı ilişki içinde olduğu yönündedir.

Başka bir ifadeyle, merkez bankasının bağımsızlık düzeyi arttıkça, enflasyon düzeyi azalmaktadır. Bu alandaki çalışmaları ile uluslararası üne sahip olan Alex Cuikerman’ın 1998 yılında yaptığı çalışmada merkez bankalarının bağımsızlığı arttıkça enflasyon hedefine ulaşma da başarı sağlandığı sonucuna ulaşmıştır. Bağımsızlıktan anlaşılması gereken hedef ve politika araçlarının serbetçe belirlenmesidir. Ancak bağımsızlık konusunda gözardı edilen konu merkez bankasının hesap verebilirlik sorumluluğunun olmadan bu başarının sağlanmasının mümkün olamayacağıdır. Tam bağımsızlık verdiğiniz bir otoriteye, hesap verme sorumluluğu getirmediğinizde elde edilen sonuçlar çok da parlak olmayabilir. Halen mevcut 2019 para politikası metninde ve yakın geçmişteki para politikası metinlerinin neredeyse tamamında gerçekçi olmayan enflasyon hedeflerinin belirlenmiş olması tam da bu durumun sonucudur. Enflasyonda gerçekçi olmayan hedeflerin olması ve hedeften uzak enflasyon gerçekleşmeleri piyasanın merkez bankasına olan güvenini sarsar.
Hesap verebilirlik iki neden dolayı gereklidir. Birincisi politika uygulayıcılarını daha iyiyi yapma konusunda teşvik eden bir unsur olmasıdır. İkincisi demokratik toplumlarda devlet görevlilerinin yapmış oldukları işlerin hesabını vermeleri gerekmektedir. Bu duruma en güzel örnek Yeni Zelanda’da olduğu gibi merkez bankası başkanı enflasyon hedefini tutturamadığında yasa gereği istifa etmektedir. Yeni Zelanda, enflasyon hedeflemesini ilk uygulayan ülkedir. 1989 yılında Yeni Zelanda Rezerv Bankası’nın yasasında kapsamlı değişiklik yaptı.

Devamı Z Raporu Ağustos 2019 sayısında…

Dikkat çekenler...