Medyada yakınsamanın yeni aşaması

Geçtiğimiz yıl medya dünyasında global çapta gerçekleşen en büyük gelişme, Amerikan telekomünikasyon devi AT&T’nin 85 milyar dolara medya devi Time Warner’ı satın almasıydı. Bünyesinde Time, Warner Bros, AOL, CNN, HBO, DC Comics gibi birçok popüler markayı barındıran Time Warner dizilerden sinema filmlerine, haberden müziğe, kitaptan çizgi romana kadar pek çok alanda faaliyet gösteren global bir içerik devi. Bir network, başka bir deyişle esasen bir altyapı şirketinin bir içerik şirketini satın alması başlı başına ilginç bir haber olarak ortada dururken, böyle bir birleşmenin son kullanıcıların yaşamlarını ve medya tüketim alışkanlıklarını nasıl değiştireceği ise merakla bekleniyor. Bu büyük birleşme, her şeyden önce kullanıcıların her türlü içeriğe istedikleri yerde ve anda ulaşmalarını çok daha kolay kılacak. Cep telefonlarında (bu teknolojik harikalara hâlâ ‘telefon’ demek ne kadar doğru bilmiyorum) ve diğer akıllı cihazlarda yaşanan donanımsal, yazılımsal, tasarımsal, görsel ve işitsel ilerlemeye, iletişim altyapısına yapılan yatırımlar neticesinde mobil internet erişimindeki hız artışının eşlik etmesi, içeriğe ulaşma imkan ve ihtiyacını sürekli artırıyor çünkü. Gün geçtikçe daha çok sayıda insan sevdiği dizi ve filmlere, tuttuğu takımın maçlarına, devasa müzik arşivlerine ve elbette kitaplara erişmek için evine gitmek zorunda kalmak istemiyor. Bu yükselen ihtiyaca cevap vermek, telekomünikasyon şirketlerinin içerik üretme kapasitesini çok ama çok aşıyor; dolayısıyla içerik şirketleri ile işbirliği yapmak artık kaçınılmaz bir zorunluluğa dönüşmüş durumda.

SÖYLENTİLER VE İHTİMALLER

AT&T’nin iletişim ve medya dünyasında heyecan yaratan hamlesinden yaklaşık dört ay sonra, Türkiye medya sitelerine çok önemli bir gelişmenin haberi yansıdı. Buna göre Türkiye’de halihazırda Digiturk platformunu sahipliğinde bulunduran Katar sermayeli BeIN grubu, Doğuş grubuyla sürdürdüğü müzakereleri tamamlamış, nihayetinde Star TV, NTV, NTV Spor, Kral TV, Kral Pop, Euro Star, NTV Avrupa, Kral FM, Kral Pop, Kral World ve NTV Radyo dahil olmak üzere Doğuş grubunun tüm televizyon ve radyo markalarını satın almıştı. Haberlerin çıkmasının hemen ertesi günü hem Doğuş grubu hem de BeIN, yaptıkları ayrı ayrı açıklamalarla böyle bir satın almanın söz konusu olmadığını ifade etseler de, iki açıklamada da görüşme yapıldığı inkar edilmiş değil. Bu, AT&T-Time Warner ilişkisine şablon olarak çok benzeyen bir gelişmeye işaret ediyor: Bir network şirketi bir içerik şirketiyle temas kurmuş oluyor. BeIN ve Doğuş grubu arasında bundan sonra herhangi bir görüşme olup olmayacağını, olursa nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor ama yakın zamanda benzer haberler işiteceğimiz neredeyse kesin: Çünkü özellikle geniş kullanıcı tabanlarına sahip ağ şirketleri müşterilerine daha nitelikli ve daha popüler içerikler sunmak üzere içerik şirketlerinin peşine düşmek zorundalar. Satın almalar da yaşanabilir, geniş çaplı işbirlikleri de…

İKİ TRENDİN YANSIMALARI

Bu gelişmeler, aslında teknoloji dünyasında epeydir konuşulan ve bu endüstriyi hızlı bir şekilde dönüştüren yakınsama (convergence) trendinin yeni bir aşamasına geçildiğine işaret ediyor. Yakınsamanın ilk aşaması teknolojik düzeyde/altyapı düzeyinde yaşandı. Daha önce farklı cihazlar ve farklı mecralar üzerinden tükettiğimiz içerik formatlarına (ses, fotoğraf, video, metin vs.) tek bir cihaz üzerinden erişebilmeye başladık. Popüler deyişle medya bir anda cebimize sığmaya başladı. Medyadaki bu teknolojik ‘kompaktlaşma’, cihaz teknolojilerindeki hızlı ilerlemenin ve erişim altyapısındaki artan süratin doğrudan bir neticesi. Taşınabilir müzik çalarlar (MP3-çalarlar, iPod vesaire), navigasyon cihazları gibi bazı aygıtları hayatımızdan büyük ölçüde çıkaran, bazı aygıtların ise en azından yaygınlığını azaltan yakınsamanın bu ilk aşaması büyük ölçüde tamamlanmış durumda. Şimdi ikinci aşamaya geçiyoruz. İkinci aşamada yaşanacak en kritik gelişme, network sahibi şirketlerin içerik üreticileriyle birleşmesi veya çok daha yakın işbirlikleri içine girmesi olacak. Bu trende bir trend daha eşlik ediyor. Tek tek medya markalarının marka algısı gittikçe zayıflıyor. Çünkü insanlar artık spesifik haber kaynaklarından ziyade tek tek bu kaynakların hesaplarının da yer aldığı Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformlarından haber alıyorlar. Veya hangi programı hangi kanaldan izlediğimizi çok da umursamıyoruz (belki de bilmiyoruz), evimizde hangi televizyon network’ünün kutusu varsa o network’ün izleyicisi oluyoruz. Kısacası spesifik medya markalarından ziyade bu markaları izleyiciye paket halinde ulaştıran büyük platformların marka değerlerini çok daha fazla artıracağı bir dönemdeyiz. Medya dünyasında büyük çaplı satın almalar ve işbirlikleri artık sürpriz değil, teknoloji dünyasında zamanın ruhunun bir gereği yalnızca.

 

Dikkat çekenler...