Jeopolitik çözülme başlamıştır Türkiye bunu durdurabilir mi?

Kim ne derse desin, Mesut Barzani’nin referandumundan sonra coğrafyanın, bölgedeki devletlerin, güçlü ülkelerin jeopolitik çözülmesi başlamıştır.
Irak işgali, Suriye savaşı, Afganistan işgali ve sonsuz savaşlara sürüklenilmesi, Yemen iç savaşı, Libya işgali ve bölünmesi, Suudi Arabistan’ın tartışmaya açılması gibi son otuz yılın çok ağır bunalımlarının da üstünde bir tehdit, coğrafyanın kapısına dayanmıştır.
Çünkü Kuzey Irak’taki harita çalışması, bütün o kriz ve savaşları planlayan çokuluslu ittifakın ikinci adımıdır. İşgallerden ve krizlerden sonra, ilk kez ‘harita’ dönemi başlatılmıştır. Yani ikinci safhaya geçilmiştir. Bundan sonra aynı senaryo Suriye’de oynanacak, iki harita birleştirilecek, Barzani ile PKK/PYD bir üst yapılanmanın zemini olacaktır.
Irak-Suriye haritası tamamlandığı anda Kürt etnik kimliği üzerinden bölgenin iki güçlü ülkesi, Türkiye ve İran’a çokuluslu müdahaleler dönemi başlatılacaktır. Bugün, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan harita, Türkiye’yi kuşatma haritası, çevreleme haritasıdır. Türkiye kuşatılmakta, bir sonraki adım olan ‘Türkiye cephesi’ için hazırlık yapılmaktadır.
Bu kuşak tamamlandığı anda Türkiye’nin Güney’le, Arap/İslam dünyası ile hiçbir bağlantısı kalmayacak, bütün güney sınırımız Batılı orduların denetimine alınacaktır. Bu bölge, yüzlerce kilometre boyunca garnizonlarla, askeri üslerle, füze rampaları ile donatılacak. Atlantik ittifakı, İsrail’den sonra Mezopotamya’nın, Müslüman coğrafyanın kalbinde ikinci bir nükleer merkez oluşturacaktır. Coğrafya tamamen denetim altına alınacak, bölge ülkelerinin hiçbirinin geleceği güven altında olmayacaktır.
İşte bu durum, Türkiye’nin jeopolitik çözülmesinin başlangıcıdır. Bu yüzden tehdit çok büyüktür, Barzani meselesiyle sınırlı değildir, Kürt etnik kimliği ile tanımlanabilir değildir. Haçlı Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı dönemindeki bir ortam biçimlenmektedir. Açıkçası Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük tehdidiyle karşı karşıyadır.
Hal böyle iken, Türkiye’de siyasetin, istihbaratın, medyanın, iş dünyasının, STK’ların içinde yuvalanan, bir istihbarat ağı görünümü veren, tamamen Batılı ülkelerle ortak çalışan güçlü bir yapının varlığı ‘iç tehdit’ olarak büyümektedir. FETÖ yapılanmasının bir benzerinin örgütlenmesi 15 Temmuz’dan sonra hızlanmış, bir ‘iç işgalci çevre’ oluşturulmuştur. “Türkiye cephesi açılsın” talimatı verildiği anda bu çevreler harekete geçirilecek, Irak ve Suriye’nin çöküşünün mimarı olanlar için Türkiye mesaisi başlayacaktır. Güney’den gelecek saldırılarla eş zamanlı olarak, bu ağ iç işgal girişimlerini başlatacaktır.
Maalesef İslamcı ve muhafazakar kimlikler altına gizlenerek pazarlanan bir etnik milliyetçilik konusunda Türkiye basiretsiz yakalanmıştır. Barzanicilik İslamcılık, muhafazakarlık olarak servis edilmiş, Türkiye kamuoyunun hassasiyetleri sömürülmüştür. İçerideki bu ağ, Türkiye’nin güneyden çevrelenmesi projesi ile koordineli hareket etmekte, kamuoyunu muhafazakar hassasiyetlerle kandırmaktadır.
Referandum döneminde Türk medyası, siyasi çevreleri, STK’ları körleştirilmiş, rehin alınmış, felç edilmiştir. ‘İç işgalci’ çevrenin operasyonları başarılı olmuştur. 15 Temmuz benzeri yeni bir müdahaleyi engellemek istiyorsak, bu çevrelerin içerideki operasyonları durdurulmalı, önlenmeli, bütün kimliklerin üstündeki o siyasi akıl derhal harekete geçirilmelidir.
Öyleyse Türkiye’nin, öncelikle siyasi aklın, entelijansiyanın, Selçuklu/Osmanlı tarihi boyunca, yüzyıllardır devam eden siyasi genetik ile hareket etmesi, kamuoyunu uyarması, milli bir eksen yapılandırması zorunluluktur. Bunu yapamazsak, bu ekseni oluşturamazsak, tehdidi hafife alırsak, o malum ‘ağ’ın Türkiye’yi hareketsiz bırakmaya dönük operasyonlarına karşı gözlerimizi açamazsak, Türkiye’nin de jeopolitik çözülme süreci hızla başlatılacaktır.

Dikkat çekenler...