İş dünyasında sürdürülebilirlik

40 yıldır gerek sivil toplum, gerek özel sektör, gerekse kamu ilişkileri bağlamında iş dünyasının içinde yer alan birisi olarak, “her işin, her faaliyetin, her adımın” sürdürülebilir nitelik taşıması gerektiğine inanıyorum.
Belki de sürdürülebilirliğin en güzel tanımı, “fedakârlık” olarak özetlenebilir. Ne demek fedakârlık, Cevap; “en az kendin kadar başkasını düşünme ahlakı”.
Bugün uluslararası literatür, sürdürülebilirlik tanımı için; “bugünkü neslin ihtiyaçlarının, gelecek nesillerin ihtiyaçlarından taviz verilmeksizin karşılanması” olarak açıklıyor. Demek ki, sadece gelecek nesli düşünerek değil, tam da bugün, yaşadığımız anda, yaptığımız işlerde, paydaşlarımızda, ailelerimizde, yakın dostlarımızda, iş ilişkisi içinde olduğumuz tüm fertlerde, bu prensibe riayet edildiğinde, sürdürülebilir bir ortamın tesisine adım atılmış olacaktır.
Bencillikten sıyrılmış, etrafına, çevresine, doğal kaynaklara, yeni nesillere saygılı bir bakış anlayışı geliştirmemiz gerekli. Bugün sert rüzgarların estiği kapitalist, liberal ve rekabetçi ortamda peki bu dengeyi nasıl koruyacağız?
Yani sorulması gereken soru aslında şu: “hem ekonomik olarak büyüyeceğiz, hem de çevre dengesini nasıl gözeteceğiz?” Bu dengeyi yakalarken de, doğal kaynakları etkin kullanacağız, çevre kalitesine özen göstereceğiz, hem de gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye sokmayacağız.
Fert olarak bizlerin dünya ve ahiret ilişkisi için sıklıkla kullandığımız, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in bir hadisi şerifi vardır: “hiç ölmeyecek gibi bu dünya için, yarın ölecek gibi ahiret için çalışın”. Aslında bu söze, şahsa odaklı özel bir bakış yerine, evrensel odaklı genel bir bakışla yaklaştığımızda, “sürdürülebilirlik” kavramını görebiliyoruz.
Gerçekten de, her bir şahıs bu dünyada sonsuz bir hayat sürecek gibi çalışmalı, çevresine ve kendinden sonraki nesillere uygun bir yaklaşım getirmeli.
Şirketlere baktığımızda da aslında aynı senaryo ile karşı karşıya kalıyoruz. Şirket menfaatlerinin toplumsal menfaatler ile çatışmadığı, ekonomik ve kar odaklı bakış açısının yanında, sosyal ve çevresel konuların da şirketlerin sorumluluğu haline geldiği yeni bir dünya düzeninden bahsediyoruz.
Kendi menfaatleriyle birlikte, başta insana olmak üzere, çevreye, doğal kaynaklara saygılı bir tüzel kişilikten bahsediyoruz. Buna “sosyal sorumluluk” diyenler olacaktır. Ancak bir ferdin ya da bir şirketin “fedakârlık” yaklaşımı, ya da moda terimle sürdürülebilirlik yaklaşımı, sosyal sorumluluk prensibinden çok daha derin, çok daha felsefi bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bütün bunları sıralarken, değişen dünya düzeni, teknolojinin hakimiyetinin giderek arttığı, sanayide 4.0 kavramlarının, nesnelerin interneti kavramlarının ağızlardan düşmediği yeni bir çağa hazırlıklı olmak da gerekiyor.
Devamı Z Raporu Haziran 2021 sayısında…

Dikkat çekenler...