İfrat ile tefrit arasında Türkiye ekonomisi

Kasım ayına girdiğimizde Ekim ayında yapılmayan faiz artışının getirmiş olduğu zorluklar ile ekonomi dünyası yeni gelişmeler beklentisi içindeydi. Ancak kimse bu denli kökten değişimi değil tahmin, hayal bile edemezdi. Fakat 2020’nin kasım ayı, yıllar boyu unutulmayacak kadar çok, akıllara kazınacak hem ekonomik hem de siyasi kararları barındırdı.

Genel kanaatim; sorunları da çözümleri de olayları da kişiler üzerinden okumamak üzerinedir. Bu nedenle senelerdir yazdığım yazılarda olayları veya sorunları çoğu zaman istatistikleri de kullanarak aktarma gayreti içinde olduğumu okuyucularım gayet iyi bilirler. Kasım 2020’yi de şahıslardan münezzeh okumakta fayda vardır.

TEMEL SORUN “CARI AÇIK”

Ekonomimizin temel sorunu cari açıktır. Cari açık sorununu kenara koyup bir denklem oluşturmak gayet imkansızdır. Cari açığı düşürmek için farklı senaryolar oluşturulabilir. Bunun en kalıcı çözümü ithal ikame yoluyla ithal ettiğimiz veya etmek zorunda olduğumuz her ürün yerine yerli üretimi sağlamaktır. Ancak bu uzun, planlı, meşakkatli bir yoldur. Kısa vadeli, kolaycı çözüm ise faiz arttırmak veya yerel paranın değerini düşürmektir. Ancak bu işlem ilanihaye sürdürülemez!

Esasen bunların hiçbiri tek başına uygulanamaz. Yani demem o ki “ekonomik düzen” veya daha anlaşılır bir ifadeyle “ticaret” dengeler manzumesi ve kıvam işidir.

Örneğin; yerli üretimi ithalata karşı korumanın kısa vadeli çözümü değeri düşürülmüş yerel para düzeni ise de bunu uzun süre koruyamayacağınız orta vadede gelecek yüksek enflasyon rakamları ile aşikardır. Diğer taraftan tasarruf sahiplerine verilecek enflasyonun üzerinde faiz oranı kişileri daha fazla tasarruf etmeye yöneltir, kısa vadeli yabancı girişini sağlar ve tüketim harcamalarını kısmaya zorlar. Ancak bunun da maliyeti daha düşük büyümedir. Fakat aksi durum da düşük veya negatif getirili faiz ortamı ise tasarruf sahiplerini yerli paradan soğutup dövize geçişi sağlar.

Devamı Z Raporu Aralık 2020 sayısında…

Dikkat çekenler...