Gelecek hızlandı, farkında mısınız?

Modern dönemi en iyi tanımlayan şey, insanoğlunun doğa üstündeki hakimiyetinin daha önce hiç olmadığı kadar artmasıdır. İnsanlık daha önce, Neolitik Devrim’le tarıma başladığında açlık ve kıtlık belasını tümüyle ortadan kaldıramasa bile geriletmiş, sürdürülebilir bir medeniyet altyapısı inşa edebilmişti. Bu altyapı, doğanın acımasızlığı ve öngörülemezliği karşısında, kısmi de olsa bir güvenlik hissi temin ediyordu.
Modern çağ ve Sanayi Devrimi, insanoğlunun güç ve hakimiyetini, yepyeni ve çok daha iddialı bir noktaya taşıdı. İnsanlık, üretim yapmak için artık tabiat döngülerinin esaretinden ciddi ölçüde bağımsızlaşıyor, kapalı mekanlarda suni ve korunaklı üretim organizasyonlarıyla kaderini eline alıyordu.
Sanayi Devrimi’ne yol veren buhar teknolojisi, insanın doğa üzerindeki hakimiyeti için emsalsiz bir temel oluşturuyordu. İnsanoğlu artık, hayvansal enerjiden yararlanmasına gerek kalmadan, makinelerin yardımıyla, daha önce altından kalkılamayacak işleri yapabiliyor, aşılmaz denen mesafeleri aşabiliyordu.
HAKİMİYETİN ÜÇÜNCÜ AŞAMASI
Bilim ve teknolojinin eriştiği üçüncü büyük eşik olan dijital enformasyon teknolojilerinin yükselişi, insanoğluna yepyeni imkan ve ufuklar sundu. Makineler artık yalnızca kol gücünü ikame etmiyor, insan zekası gibi bir mucizeyi bile –belli ölçülerde- yedekleyebilir seviyeye ulaşmış durumda.
İnsanlık bugünlerde, doğa üzerindeki hakimiyetini ‘astronomik’ boyutlara taşıyor. İlk kez 60’lı yıllarda uzaya çıkıp, o on yılın sonunda aya ayak basan insanoğlu, bugünlerde yörüngede ülke kurmanın, Mars’a gitmenin planlarını yapıyor, planlamanın da ötesinde bu niyetlerini hayata geçiriyor.
Doğa üzerinde hakimiyetin geometrik artışına paralel olarak, gelecek tahminleri ile bu tahminlerin gerçekleşmesi arasındaki süreler epey kısalmış durumda. Eskiden gazetelerde, popüler dergilerde gelecek tahminleri yapılır, bunların gerçekleşmesi için birkaç on yıl, çoğu kez de yarım asırdan fazla beklemek gerekirdi. Sonunda gerçekleşenler ise, tahmin edilene ya kısmen benziyor veya bambaşka bir biçimde hayata geçiyordu.
Şimdilerde ise gelecek öngörüleri, fütüristik tahminler diye sunulan şeyler, en geç 10 yıl içinde, hatta çok daha kısa sürelerde gerçekleşebiliyor.
Teknoloji odaklı dergileri takip edenler iyi bilecektir, çok değil beş küsur yıl önce büyük verinin, yapay zekanın, nesnelerin internetinin, üç boyutlu baskı teknolojisinin, giyilebilir teknolojilerin ve benzeri yeniliklerin hayatımızı radikal bir şekilde değiştireceği yazılıp duruyordu. Bu tahminlerin gerçekleşmesi, 20. yüzyılın ortalarından yapılan tahminlere göre çok daha hızlı oldu. Üstelik yaşanan değişim hayatımızın marjlarında değil, merkezinde gerçekleşti, sonuçları tüm insanları doğrudan etkiliyor.
DEĞİŞİM HAYATIN ORTASINDA
Bugün bir büyük veri şirketi olan Cambridge Analytica’nın Brexit oylamasını, Trump’ı başkan yapan seçimi ve başka seçimleri manipüle edip etmediğini tartışıyoruz. Teknoloji temelli bir akıllı telefon uygulaması olan Uber’in taksi endüstrisini ortadan kaldırma sürecine tanıklık ediyoruz. Sanal bir Facebook oyununa dayanan bir dolandırıcılık şebekesinin maceralarını izliyoruz. Terminatörlerden oluşan orduların çok uzakta olmadığına ilişkin haberler alıyoruz. Merkez bankaları ve devletlerden icazet alınmadan geliştirilmiş sahipsiz bir sanal paranın 20 bin dolarlar seviyesine tırmandığına şahit oluyoruz.
İnsanoğlu, ilk defa nükleer enerjiyi kontrol altına aldığında, bunu santrallerde elektriğe veya dehşet silahlarına dönüştürdüğünde, doğa üzerinde kurduğu hakimiyet ve tahribat potansiyeli hakkında net bir his yaşamıştı. Dijital enformasyon teknolojileri işi çok daha tesirli, tahripkar ve ‘akıllı’ bir noktaya taşıyor.
Teknoloji yardımıyla kurduğumuz bu hakimiyet, Noah Harari’nin yaptığı iyimser analizler dikkate alındığında, insanoğlunu doğanın esiri olmaktan çıkarıyor belki ama pek çok yan etkiyi de beraberinde getiriyor. Yukarıda saydığımız olaylar bu yan etkilerin en hafif olanları. Bilişim altyapısı sağlam, nükleer yetenekleri gelişmiş, biyolojik manipülasyon yapabilecek düzeyde ancak kontrolsüz ve çılgın bir siyasi gücün neler yapabileceğini tahayyül ettiğimizde ne kadar ürpersek azdır. Ve maalesef, insanoğlunun bu kötülükten sakınmak için elinde –dehşet dengesi dışında- herhangi bir mekanizma da yok gibi.
Önümüzdeki dönemin global siyasi tartışmalarını biraz da bu hayati eksiklik oluşturacak gibi görünüyor.

Dikkat çekenler...