İKİNCİ DEMİR LEYDİ DÖNEMİNİN SONU: MERKEL’DEN SONRA ALMANYA VE AVRUPA

Demir Leydi unvanı, İngiltere’de 1979-1990 yılları arasında görev yapan Başbakan Margaret Thatcher ile özdeşleşse de, 2005 yılından bu yana Almanya şansölyesi olan Angela Merkel için de sıklıkla kullanılan ve çok yerinde bir lakap. Ülkesinin ilk ve tek kadın başbakanı olan Merkel, Doğu Alman kökenli olması nedeniyle başlangıçta biraz yadırgansa da, geçen zaman içerisinde dünyanın en güçlü liderlerinden biri haline geldi. Erken seçim olmazsa 2021 yılına kadar iktidarın zirvesinde yer almayı sürdürecek deneyimli siyasetçinin yeniden aday olmayacağı açıklaması ise, AB’nin lider ülkesi Almanya’da ve genel olarak Avrupa’da yeni bir dönemin başlayacağına işaret ediyor.

Kadriye N. Tunçsiper

Hiç kimse 2005 yılında iktidara geldiğinde Angela Merkel’in 10 yılı aşacak şekilde Almanya’nın başında olacağını düşünmüyordu. Bugün gelinen noktada, Trump zihniyeti karşısında Batı medyası tarafından özgür dünyanın yeni lideri ilan edilen Merkel, sebebi ister zirvede bırakmak isterse iktidar yorgunluğu olsun, şimdiden Avrupa tarihinde önemli bir figür haline geldi. Komünist Doğu Almanya’da yetişen Angela Merkel Leipzig Üniversitesi’nde fizik eğitimi aldı. 1990’da fizik doktoru olan ve Berlin Duvarı’nın yıkılması ile kendisini siyasetin içinde bulan Merkel Doğu Almanya’nın ilk ve son demokratik olarak seçilmiş hükümeti için basın sözcüsü vekilliği görevini üstlendi. İki Almanya’nın birleşmesi sonrası ilk genel seçimlerde Alman Federal Meclisi’ne giren Merkel, kısa bir süre sonra da Hristiyan Demokrat Parti (CDU)’ye katıldı. Parti içerisinde iki Almanya’nın birleşmesinin mimarı Helmut Kohl tarafından keşfedilen Merkel, Kohl’un çevre bakanı, ardından aile bakanı oldu. 2000 yılında Kohl’un yolsuzluk skandalı ile önü açılan ve parti lideri olan Merkel, 2005 yılında ise Almanya’nın en genç ve ilk kadın şansölyesi olarak uzun sürecek iktidarının başlangıcını ilan etti. Merkel’in başbakanlığı dönemi, neo-liberal politikaları yanı sıra göçmenlerin uyumundaki başarısızlık söylemleri, Türkiye’nin tam üyeliğinin mümkün olamayacağı itirafları ile Margaret Thatcher’ın unvanı olan Demir Leydi lakabını alarak başladı. Ancak ülkesinin ekonomik krizden neredeyse hiç etkilenmeyen tek Avrupalı ülke olarak Avrupa Birliği’nin de-facto liderliğini üstlenmesi ile dünya çapında popülerliğini arttırdı. Bu süreçte Rusya’ya karşı diğer Avrupalı liderlere göre daha temkinli söylemler geliştiren Merkel, 2008 yılında Bükreş’teki NATO zirvesinde, ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya üye yapma planlarına karşı çıkan birkaç liderden biri oldu. Yunanistan borçları konusunda sert tutumu bu ülkede tepki ile karşılansa da, Fransa’nın Avrupa Birliği’ni finansal anlamda daha fazla birbirine bağlama planları ile de mücadele ettiği gibi Brexit sürecinde de birliğin çıkarları için geri adım atmadı.

AÇIK KAPI POLİTİKASI ÇOK ELEŞTİRİLDİ

Almanya’nın kayda değer ekonomik büyümesi, işsizliğin düşürülmesi ve Avrupa entegrasyonu konusunda hiç kimsenin kuşku duymayacak şekilde hakkını teslim ettiği Merkel’in karşısına 2015 yılında mülteci krizi çıktı. Yüzbinlerle ifade edilebilecek göç dalgası karşısında pek çok kişi sınırların kapanmasıyla ilgili olarak görüşlerini yüksek sesle dile getirmeye başladığı bir anda, Başbakan Angela Merkel ‘iltica yasalarının hiçbir üst sınırı yoktur’ diyerek farklı bir tutum almasıyla dünya kamuoyunu şaşırttı. Ama aynı zamanda, partisini ve ülkesini bölen ve Almanya’nın siyasi manzarasının parçalanmasını hızlandıran karar da bu oldu. Açık kapı politikası Merkel’e Almanya’da yoğun protesto ve partisinin kan kaybetmesi olarak geri dönerken; 2015’te yaklaşık 1 milyon mülteciyi kabul eden Merkel tebrikleri de üzerine çekti. Mülteci tartışmalarının en yoğun olduğu günlerde, Berlin Duvarı’na gönderme yapan Macaristan’ın popülist başbakanı Viktor Orbán’a yönelik ise “Yüzümü bir duvara bakarken büyüdüm. Hayatımın geri kalanında Avrupa’da dikilen daha fazla engel görmemeye kararlıyım” ifadesiyle alkış aldı. Koalisyon pazarlıkları ile oldukça çetin geçen müzakereler sonrası, geçtiğimiz yıl dördüncü kez başbakanlık koltuğuna oturan Merkel, partisinin parlamento seçimlerindeki kötü performansı yanı sıra bu yıl Bavyera ve Hessen’de hayal kırıklığı sonrasında aralık ayındaki parti başkanı seçimlerine katılmayacağını duyurdu. Başbakanlık için de aday olmayacağını duyuran Merkel’in bu kararı Almanya ve Avrupa siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı olacak.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Aralık 2018 sayısında…

Dikkat çekenler...