POPÜLER KÜLTÜR TARiHiMiZE ÇOK ŞIK BiR SELAM

Cem Yılmaz, Türkiye’nin en etkili popüler kültür üreticilerinden biri. Sahne şovlarıyla, filmleriyle ve hatta reklamlarıyla bugüne kadar geniş kitleleri cezbetmeyi fazlasıyla başarmış bir isim. Yarattığı etkinin çapını anlamak için gündelik konuşma dilimize biraz dikkatle bakmak bile yeterli. Bugün hiç yadırgamadan, ezelden beri varmış hissi ve rahatlığıyla kullandığımız pek çok gündelik ifade (akla hemen ‘Budur!’ ünlemi ya da ‘tamamen duygusal’ gibi örnekler üşüşüyor), ilk kez Cem Yılmaz şovlarında, filmlerinde ya da reklamlarında dile getirilmiş şeyler. Bunlar o kadar yaygın kabul görmüş durumda ki, aslında çok yakın zamanda günlük lügatimize dahil ettiğimiz aklımızın ucundan dahi geçmiyor.
Cem Yılmaz’ın Türkiye’nin popüler kültüründe yarattığı etki, bugünle sınırlı kalacak dönemsel bir fenomenmiş gibi de durmuyor -muhtemelen kuşaktan kuşağa aktarılacak cinsten. Arzu Film yapımları ve sonraki yıllardaki üretimleriyle kalıcı etkiler bırakmayı başarmış Kemal Sunal ve Şener Şen gibi ustaları hatırladığımızda Cem Yılmaz’ın neyi ne ölçüde başardığını belki daha isabetli bir şekilde takdir edebiliriz. Şahsen, Cem Yılmaz’ın bu iki usta isimden de daha büyük bir popüler kültür mirası bırakacağını düşünüyorum; çünkü hem Kemal Sunal, hem de Şener Şen esasen başkalarının hayal ettiklerini ve yazdıklarını hayata geçiren icracı sanatçılar, Cem Yılmaz ise iyi icracı olmanın ötesinde ve ondan önce velut bir hikaye ve fikir üreticisi 

Aşkın Baysal 

MİZAH TARİHİNDE BİR DEVRİN ANI
Bir mizahçı olarak sahneye çıktıktan sonra kendisinden önce gelen mizahçıları bir anda demodeleştiren ünlü komedyenin, mizah tarihimizde bir devrim anına tekabül ettiğini söylememiz gerekiyor. Türkiye popüler mizahını Cem Yılmaz’dan önce ve sonra diye ikiye ayırmak abartılı bir tasnif olmaz herhalde.
Cumhuriyet tarihinin en etkili popüler kültür üreticileri arasında ismini en başlarda bir yere şimdiden yazdıran Cem Yılmaz, içinde doğduğu bu kültürden bolca yararlanmayı da bildi, yararlanmaya da devam ediyor. Sanatçının, bizzat kendisi tarafından da kabul edildiği gibi, sözgelimi Sadri Alışık’tan ve onun meşhur Turist Ömer tiplemesinden çokça ilham aldığı apaçık ortada. Bu ilham kaynağına olan borcunu çeşitli vesilelerle dile de getirdi. Daha önce GORA filminde Alışık’ın ‘Serseriler Kralı’ filmindeki ‘Ofsayt Osman’ karakterinin meşhur tiradına yer veren Cem Yılmaz, halen gösterimde olan son filmi Arif V 216’da da büyük ustaya göz yaşartan bir performansla selam göndermeyi ihmal etmemiş.
ARİF V 216
Bu yazı da Arif V 216 vesilesiyle kaleme alındı. Yeni film, Türkiye’nin halihazırdaki bir numaralı komedyeninin işinde artık iyice olgunlaştığının nişanesi olmanın ötesinde, Cem Yılmaz filmografisinde de müstesna bir yere konmayı hak ediyor. Neden mi? Bunun pek çok nedeni var ama en önemlisi şu: Bu film her şeyden önce Türkiye’nin son yarım asırlık popüler kültür tarihine, bu kültürün yaratıcısı ve icracılarına gönderilmiş çok şık bir selam çünkü.
Filmde GORA’dan kaçıp dünyaya gelen 216, Arif’le birlikte zaman yolculuğuna çıkar ve kendilerini bir anda 60’lı yılların sonunda bulurlar. Ondan sonra içinden Sadri Alışık’tan Ayhan Işık’a, Zeki Müren’den Barış Manço’ya, Mustafa Sandal’dan Tarkan’a kadar pek çok starın geçit töreni yaptığı şenlikli bir hikaye başlıyor. Pek çok ince gönderme ve mesajla dolu film, bizzat Cem Yılmaz’ın kendi filmlerini de hatırlatan ayrıntılar barındırıyor. Tek kelimeyle bir ‘festival’ olarak nitelendirilebilecek filmde şahsen en çok dikkatimi çeken ve hoşuma giden detay ise, Arif’in 216 ile aralarının bozulmasından sonra geldiği distopik paralel geleceğe ait bir sahne. Teknolojinin ve robotların kontrolüne geçmiş bu korkutucu ve karanlık dünyada İstanbul Boğazı’ndan da geriye bir şey kalmamış –daha doğrusu güzelim Boğaziçi suyu çekilmiş derin ve kuru bir vadiye dönmüş. Bu sahneyi görünce aklıma hemen Orhan Pamuk’un Kara Kitap romanının ‘Boğazın suları çekildiği zaman’ başlığını taşıyan ürkütücü bölümü geldi. Filmdeki sahne, romanda betimlenen manzaraya çok ama çok benziyor.
Türk sinemasının bugüne kadarki en büyük bütçesiyle hayata geçirilen Arif V 216’da, işin ruhuna çok uygun bir ‘ürün yerleştirme’ çalışmasına da imza atılmış. Yıllardır tüketiciler nezdindeki teknoloji algısını güçlendirmek için Çelik’i marka ikonu olarak kullanan ve zaman içinde yanına Çeliknaz’ı da ekleyen Arçelik, robotların, teknolojinin ve geleceğin konu edildiği bu filme sponsor olmuş. Marka, bu işbirliğini daha fazla duyurmak amacıyla, Arif ve 216’ya Çelik ve Çeliknaz’ın eşlik ettiği bir televizyon reklamı da hazırladı. Reklam ekranlarda yüksek bir frekansla yayınlanıyor, filmin popülaritesinin de etkisiyle Çelik ve Çeliknaz’ın hikayesine taze bir hava katıyor.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Şubat 2018 sayısında…

Dikkat çekenler...