HAREKATI ANLAMAK İÇİN ENERJİ HARİTASINA DA BAKALIM

Mehmet Öğütçü

Ne yazık ki, kapı komşumuz olan Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da büyük resmin dışında tutuluyoruz. Bölgenin en büyük askeri ve ekonomik gücü olmamıza rağmen verdiğimiz tepki – akılcı, uzlaşmacı, gerçekçi olmadığı, eski husumetleri canlandırdığı, güveni zedelediği için – bizi oyunun daha da dışına itiyor. Haklı olduğumuz konularda haksız duruma düşüyoruz.
Arap, Kürt, Fars ve Türkmen yüzler ekranda gözükse de nihai analizde, bölgenin geleceğini belirlemede Washington ve Moskova yaşamsal rol oynuyor. İŞİD’in Musul ve Rakka’dan temizlenmesi, İsrail’in güvenliğinin sağlanması, bölgede İran, Irak, Türkiye, Suriye ve Mısır arasındaki yeni güç dengesinin oluşturulması, bunlarla yakından bağlantılı enerji kaynaklarının işletilmesi, yüksek değerli pazarlara taşınması temel amaçlar. Bunlara, belki henüz sırası gelmemiş olan Mezopotamya suyunun paylaşılması hesabı da ilave edilebilir.
İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşayan ve KDP, PUK, PJAK, Goran, PKK, PYD gibi farklı vizyonlara sahip Kürtlerin bölgede birleşik bir devlet yaratma emelleri biliniyor. Irak’ın Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) bu oluşumun nüvesi. Sağlam gelir kaynaklarına kavuşmadan, Bağdat, Tahran ve Ankara’nın rızasını almadan, ABD’den yeşil ışık görmeden uzun vadeli hedefi olduğunu saklamadığı bağımsızlığı kazanması da mümkün görünmüyor.
Ayakta kalabilmesi ve çarkın dönmesi için aylık asgari 1 milyar dolar gelire ihtiyacı var. Türkiye’ye, petrol üretici ve tacirlerine de yaklaşık 5 milyar dolar ödenmesi gereken borcu bulunuyor. Petrol üretimini SOMO’ya teslim etmediği, petrol sahalarını kendi rızaları alınmaksızın uluslararası şirketlere cazip koşullarda uzun süreli üretim anlaşmaları ile verildiği, ihracat gelirlerinin paylaşılmadığı gibi gerekçelerle (ayrıca da bütçede para olmadığından) Bağdat, Erbil’in anayasal hakkı olan yüzde 17 bütçe payını uzun süredir ödemiyor.
Hem üretimin halihazırdaki günlük 500 bin varilin üzerine çıkamaması hem fiyatların 50 dolar ve (iskontodan dolayı) altında seyretmesi, hem yeni yatırımcı bulmakta güçlük çekmeleri, hem de İŞİD’in yarattığı güvenlik riskleri nedeniyle Erbil, bölge içinde ciddi ekonomik sıkıntı ile karşı karşıya. Suriye’den kaçan mülteciler de ağır bir yük teşkil ediyor.
KRG sınırları dışında kalan ihtilaflı alanlar ve Musul ile Kerkük’ün statüsü er ya da geç, özellikle de İŞİD’e karşı harekat tamamlandıktan sonra sıcak bir gündem maddesi olarak karşımıza çıkacak. Kerkük, İŞİD’in bölgeye sızma girişimlerine karşı Kürtler tarafından savunuldu ve zengin petrol yatakları Bağdat’ın denetimi altında olsa da kentin yönetimi halen büyük ölçüde KRG’nin elinde.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Kasım 2016 Sayısında….

 

Dikkat çekenler...