AFRİKA PRANGALARINI KIRMAK İSTİYOR

26 TEMMUZ’DA NİJER’DE GERÇEKLEŞEN ASKERİ DARBE AFRİKA’NIN GELECEĞİNE İLİŞKİN TARTIŞMALARI YENİDEN ALEVLENDİRDİ. BATILI ÜLKELERİN SAHEL BÖLGESİNDEKİ “TEK MÜTTEFİĞİ” DİYE ANILAN NİJER’DE DE BATI KARŞITI BİR YAPININ ORTAYA ÇIKMASININ PERDE ARKASINDA İSE 200 YILLIK SÖMÜRÜ DÜZENİNİN ETKİLERİ BULUNUYOR. DÜNYANIN SAYILI YERALTI ZENGİNLİKLERİNE SAHİP BATI AFRİKA VE SAHEL DEVLETLERİ, 1960’LI YILLARDA KAZANDIKLARI BAĞIMSIZLIKLARINA RAĞMEN, DÜNYANIN EN FAKİR ÜLKELERİ ARASINDA YER ALIYOR. SON DÖNEMDE FRANSA ÖZELİNDE GELİŞEN BATI KARŞITLIĞINDA YAŞANAN EKONOMİK KIRILGANLIĞIN ÖNEMLİ PAYI VAR. KÜRESEL STANDARTLARDA BİR ENDÜSTRİ ALT YAPISININ BULUNMADIĞI AFRİKA ÜLKELERİ DÜNYAYA HAMMADDE SATARKEN, KARŞILIĞINDA KATMA DEĞERİ YÜKSEK MALLAR ALMAK ZORUNDA KALIYOR. BU ÇİFTE ADALETSİZLİK SÖZ KONUSU DEVLETLERDE SİYASETE GÜVENİ TÖRPÜLERKEN, AVRUPALI SÖMÜRGECİ GÜÇLERE KARŞI DERİN BİR ÖFKEYİ DE TETİKLİYOR. AFRİKA YENİ SÖMÜRGECİ DÜZENİN PRANGALARINDAN KURTULMAYA ÇALIŞIRKEN, BU YOLUN OLDUKÇA ZORLU OLDUĞU GÖRÜLÜYOR.

SERNUR YASSIKAYA

Afrika’nın son iki yüzyıllık tarihine bakıldığında, Batılı sömürgeci güçlerin kıtanın zenginliğini kendi ülkelerine aktarmak için kan dökmek dahil her türlü ekonomik ve siyasi gücü kullandığı görülür. Afrika’nın özellikle 1885’te Berlin Konferansı’nda Avrupalı güçler arasında bölüşülerek tam sömürgeleştirilme sürecinin başlamasının etkileri bugüne kadar gelen bir dönemi oluşturuyor. Her ne kadar birçok Afrika ülkesi 1950’lerde ve 1960’larda, İngiltere ve Fransa dahil Batılı sömürgeci devletlerden bağımsızlıklarını ilan etse de, bu durum genelde sadece kağıt üzerinde kalan ve Avrupalı güçlerin hem içeriden hem de dışarıdan müdahalelerle sömürü düzenini aktif biçimde devam ettirdiği görülmekte. Bu durumun en bariz örneği, Fransa’nın “eski sömürgeleri” Batı Afrika ve Sahel bölgesi ülkeleri üzerinde devam ettiği siyasi ve ekonomik hegemonya olduğu söylenebilir. Paris’in görünürde bağımsızlıklarını tanıdığı bölge ülkelerinin, içeride Fransa ile yakın bağlantıya sahip küçük bir elit azınlık, öte yandan kurulan ekonomik ve siyasi bağlantılar ve kültürel yollarla her türlü zenginliğinin Avrupa kıtasına aktarılmaya devam ettiği görülüyor. Ne var ki, özellikle 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken, Batının uluslararası siyasetteki etkisi her geçen gün azalırken, başta Çin olmak üzere Hindistan, Brezilya, Rusya ve Türkiye gibi güçlerin yükseldiği bir çok kutuplu düzenin etkisini de yine en net Afrika üzerinde görüyoruz. Afrikalı ülkelerin, güç dengelerindeki değişimin en fazla farkına varan merkezler olduğu ve bu değişimi, birkaç yüzyıldır ayaklarına bağlı prangalardan kurtulmak için kullanmak istedikleri görülüyor. Son birkaç yılda Sahel bölgesi ülkeleri Mali, Burkina Faso ve son olarak 26 Temmuz’da Nijer’de meydana gelen darbeler silsilesinin altında yatan önemli etkenlerden biri de bu prangalardan kurtulma arayışında saklı.

BATILI SÖMÜRGE DÜZENİNİN SİMGESİ FRANSA

Tüm siyasi, ekonomik ve kültürel bağların Avrupa’daki sömürgeci bir güçle bağlantılı olduğu genç nüfus ortalamasının toplam nüfus arasında yüzde 50’yi aşması beraberinde bir öfke fırtınasının yaşanmasına sebep oluyor. Ülkelerinin sahip olduğu zenginliğe rağmen günlük birkaç dolarlık gelirle yaşamak, insani standartlarda bir alt yapıdan dahi mahrum olduğunu görmenin sonucunda sömürgeci Fransa’ya karşı büyük bir tepkinin oluştuğu görülüyor. Son olarak Nijer’de gerçekleşen darbede görüldüğü gibi ülke halkının ilk tepki gösterdiği yerler Fransa’ya ait büyükelçilik ve askeri üsler oluyor. Aslında Afrika halklarının Fransa’yı tüm Batılı sömürge düzenini sembolize eden bir simge olarak konuşlandırdığını söyleyebiliriz. Ancak bu prangalardan kurtulma talebi karşısında yine büyük güçlerin mücadelesi duruyor.

ZENGİN KAYNAKLAR FAKİR GENÇLER

Afrika’nın Kuzeyi, Batısı ve Sahel bölgesi günümüz ekonomik düzenin devam etmesi için gerekli pek çok yeraltı zenginliğini barındırmakta. Sahel, petrol, uranyum, elmas, manganez ve kobalt gibi doğal kaynaklar bakımından zengin bir bölge. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı raporlara göre Sahel bölgesinde 60 milyar varil petrol rezervi bulunduğuna işaret ediliyor. Son 3 yılda gerçekleşen Mali, Burkina Faso ve Nijer’de gerçekleşen darbelerde, söz konusu ülkelerin sahip olduğu yer altı rezervleri dikkati çekmekte. Afrika’daki en yoksul ilk üç ülkeden biri olan Nijer, uranyum madeni alanında dünyada ilk üçte yer alırken hatırı sayılır bir petrol rezervinin de üstünde durduğu biliniyor. Her dört kişiden birinin 34 yaşın altında olduğu bölgede istihdamın yüzde 90’ı kayıt dışı olması üstü örtülü bir kölelik düzeninin sürdürüldüğünü gösteriyor. Günde bir dolara insanlık dışı şartlarda çalışan Afrikalı gençler, bir taraftan ülkelerinin zenginliklerinin yok pahasına satıldığına şahit olurken, diğer taraftan bu zenginlikleri işlemeyi sağlayacak alt yapı ve üst yapıdan mahrum olmanın getirdiği sıkışmışlık içerisinde karşılarına çıkan ilk kurtarıcıya bel bağlıyor. Bu “kurtarıcılar” da kendilerini Batı karşıtı güçler olarak konumlandıran Rusya ve Çin’den başkası değil.

BÜYÜK GÜÇLERİN REKABETİ

Nijer darbesinde olduğu gibi cunta güçleri Batılı ülkeler karşısında Rusya gibi ülkelerin desteğini arasa da kıtanın üzerinde kara bulutlar dolaşmaya devam ediyor. Bu kara bulut da 19. yüzyılda yaşanan benzer bir büyük güç rekabetinin kıta üzerinde yaşanması. ABD merkezli RAND Corporation adlı düşünce kuruluşunun geçen ay yayımladığı “Afrika’da Büyük Güç Rekabeti ve Çatışma” başlıklı raporda kıtada ABD, Çin ve Rusya’nın güç mücadelesi içinde olduğu belirtildi. Rapora göre ABD, Afrika’da yoğun ekonomik bağışçı ve askeri aktör olmaya devam ederken Çin ve Rusya’nın da etkisi gün geçtikçe artıyor. Söz konusu devletlerin Afrika’daki potansiyel güç mücadelesinin ilk sıralarında Güney Afrika Cumhuriyeti, Nijerya, Sudan, Fas, Tanzanya ve Kenya gibi ülkelerin geldiğine dikkat çekilen raporda ABD, Rusya ve Çin için Nijerya ve Cezayir’in petrol ve doğal gaz rezervleriyle, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ise altın ve platin kaynaklarıyla öne çıktığı belirtildi. ABD, Rusya ve Çin için stratejik önemdeki Sudan, Kızıldeniz ve Aden Körfezi, Kenya ise Hint Okyanusu için önemli stratejik konuma sahip ülkeler arasında yer alıyor.

SÖMÜRGENİN PARA BİRİMİ

Afrika ülkelerinin ayağındaki en önemli pranga ekonomik bağımlılık. Burada özellikle Fransız icadı sömürge para birimi CFA Frangı öne çıkıyor. Sömürge ilişkisinin devamını sağlayan CFA Frangının bölgede yer alan Batı Afrika ülkelerinin rezervlerimin yarısı Fransız Merkez Bankasına yatırılıyor. Bugüne kadar bu sisteme karşı çıkan ve çıkmak isteyen ülkelerin başından ise darbeler eksik olmadı. Nijer darbesi sonrasında daha çok cunta yönetimine müdahale tehditleriyle anılan Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Topluluğu (ECOWAS) kendi para birimi üzerinde çalışsa da üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar projenin hayata geçmesini engelledi.

Devamı Z Raporu Dergisi Eylül 2023 sayısında…

Dikkat çekenler...