TÜRKiYE-RUSYA TİCARİ ORTAKLIKTAN YAKIN KOMŞULUĞA

Yaklaşık bir yıl önce Suriye sınırında düşürülen savaş uçağının ardından yaşanan gelişmeler, Türkiye ve Rusya’nın küstüklerinde birlikte kaybettiklerini, barıştıklarında ise birlikte kazandıklarını tescil etmiş oldu. İki ülke şimdi boru hatlarından nükleer enerjiye, turizm ve ticaretten uzay çalışmalarına kadar pek çok alanda geniş kapsamlı bir işbirliğine yönelmiş durumda. Hedef 2023’te 100 milyar dolarlık bir karşılıklı ticaret hacmi

Eşref Yalınkılıçlı

Russian President Vladimir Putin meets with Turkish President Tayyip Erdogan in Istanbul, Turkey, October 10, 2016.  Sputnik/Kremlin/Alexei Druzhinin via REUTERS ATTENTION EDITORS - THIS IMAGE WAS PROVIDED BY A THIRD PARTY. EDITORIAL USE ONLY.

Türkiye-Rusya ilişkilerinin yüzyıllara uzanan derinlikli bir tarihi var. Bu ilişkiler doğası gereği hep rekabet içinde gelişti ve bilhassa Rusların son iki yüzyıldır Türk topraklarına dönük yayılmacı politikalarıyla şekillendi. Bu tarihsel arka plandan hareketle denilebilir ki, Türk-Rus ilişkileri genel itibariyle inişli-çıkışlı bir seyir izledi. İki ülke arasında Balkanlar’dan Kafkaslar’a ve Orta Asya’ya kadar geniş Avrasya bölgesinde çoğu zaman rekabet ve bazen de işbirliği ikili ilişkilerin seyrine yön verdi. Bununla beraber, yüzyıllar boyu devam eden savaşlar aslında iki ülkenin de çıkarına olmayıp, her defasında Batılıların kazandığı sıfır toplamlı bir jeopolitik oyuna dönüştü.

Türkiye ve Rusya yeni milenyumun başı itibariyle eski rekabet ve husumet atmosferini terk ederek, ikili ilişkilerde daha akıllıca ve iki tarafın çıkarlarına daha uygun bir yaklaşım sergilendiği yeni bir yumuşa dönemine giriyor. İki ülkenin de 11 Eylül süreci ile beraber Batı ile yaşadığı sorunlar ve güvensizlik ortamı birbirlerini anlama konusunda daha yapıcı yaklaşımların ortaya konulmasında etkili oluyor. Fakat ikili ilişkilerin tarihindeki belki de en parlak dönem olarak görülebilecek olan bu son 15 yılın itici gücü hiç kuşkusuz karşılıklı ticari bağımlılık ve ekonomik çıkarlar. Öyle ki iki ülke enerjiden tarıma, bankacılıktan turizme, sanayiden inşaat sektörüne ve tekstilden bavul ticaretine kadar birçok alanda iş yapar hale gelmiş, 2002 yılında yaklaşık 5 milyar dolar olan ticaret hacmi 2008 yılında 38 milyar dolara kadar çıktı.
Türk-Rus ilişkilerinde ekonomi üzerinden geliştirilen bu yeni yakınlaşma döneminin mimarları, iki ülkede eş zamanlı iktidara gelen liderler Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin. Erdoğan ve Putin’in bire bir geliştirdiği dostluk ve doğrudan iletişim kanalları ticari ilişkilerde “kazan-kazan” olarak adlandırılan bir yaklaşımı hayata geçirdi. Bu anlayış doğrultusunda iki liderin teşvikiyle Türkiye-Rusya Hükümetler arası Karma Ekonomik Komisyonu kuruldu ve ticaret hacminin 2023 itibariyle 100 milyar dolara çıkarılması kararlaştırıldı.
Rusların son yıllarda Batı ile krize neden olan Gürcistan, Ukrayna ve Kırım’daki askeri çatışmalar ve Doğu Avrupa’daki silahlanma yarışının gölgesinde Türkiye ile daha fazla ticari ortaklık kurmaya yöneldiği görülüyor. Bu süreçte yaşanan Ruble devalüasyonu, düşen petrol fiyatları ve enerji güvenliği anlamında Doğu Avrupa ülkeleri ile yaşanan krizler Rus ekonomisini yaklaşık yüzde 3’lük bir daralmaya maruz bırakmış, bunun sonucu olarak işsizlik ve enflasyon rakamları da artmaya başlamış. Kırım’ın ilhakı ve Doğu Ukrayna’daki iç savaştaki dahli sebebiyle Batı tarafından ekonomik yaptırımlara maruz kalan Moskova’nın içine düştüğü bu zor durum ve zamanda Ankara’nın bu yaptırımlara iştirak etmemesi iki ülke arasındaki güveni en üst düzeye çıkardı.
Türkiye ise, AB üyelik müzakerelerinin üye ülkelerce açık uçlu hale getirilmesi ve ABD ile genelde Irak ve Suriye, özelde ise Fethullah Gülen’in iade talebinin bu ülke makamlarınca kulak ardı edilmesi sonucu ekonomik ilişkilerdeki potansiyeline binaen Rusya ile taktiksel bir ittifak arayışına girmiştir. Bu doğrultuda Ankara ve Moskova ticari ortaklıklarını neredeyse siyasal bir ortaklığa dönüştürmeye başlamış ve Batı’da Türkiye’nin Rusya ile kurduğu bu ilişkiler kimi çevrelerce ‘eksen kayması’ olarak yorumlanmıştır.
Her iki ülkenin kendi dinamikleri ve dış politika saiklerinden bakıldığı zaman bu durumun iddia edildiği gibi bir eksen kayması olmayıp, tamamen jeopolitik ve realpolitik bir gereklilik olduğu görülecektir. Türkiye ve Rusya derin tarihsel ve kültürel bağlarının bulunduğu Avrasya ve Ortadoğu bölgesinde, hâlihazırda yaşanan sorunlara Batılıların çözüm üretmekten kaçındığı veya doğal sınırlarının olduğu bir ortamda daha somut çözüm önerileri getirebilir veya bunları uygulamaya koyma potansiyeline fazlasıyla sahiptirler. Bu potansiyelin farkında olan iki ülke liderliği, stratejik bir ortaklık olmasa da sözünü ettiğimiz bu taktiksel ortaklığın peşinden koşmaktadırlar.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Kasım 2016 sayısında…

Dikkat çekenler...