RATING SiSTEMi DE KURUMLARI DA ÇÖKÜYOR

Küresel finans sisteminin büyük oyuncularının çıkarlarını korumadaki en öldürücü silahlardan rating şirketlerine karşı duyulan tepki, haklı gerekçelerle büyümeye devam ediyor. Sistem bir yandan kendi kendini tüketirken, diğer yandan mağdurlar alternatif kurumlar oluşturma peşinde.

Erkan Öz

shutterstock_360707312

Eylül ayında uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına çekti. Bu olayın hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Moody’s’in kararını dikkate almadığını açıkladı. Çünkü, Batı merkezli kuruluş, ekonomik değil, siyasi bir cellat gibi karar vermişti. Erdoğan’ın tepkisi üzerine, ekonomi çevrelerinde de konu detaylıca ele alındı. Pek çok ekonomist ve politikacıya göre bu kesinlikle siyasi bir karardı. Türkiye; misyon ve çıkarlarına uygun olarak hareket eden, nalıncı keseri gibi her durumu Batı’nın çıkarlarına göre yontan, itibarları tartışmalı kredi derecelendirme kuruluşlarına karşı, haklı bir duruş sergilerken Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan BRICS ülkeleri de, Hindistan’ın Goa kentinde, kendi kredi derecelendirme kuruluşlarını kurma kararı aldılar. 8’inci BRICS Zirvesi’ne ev sahipliği yapan anlaşmayı Hindistan Başbakanı Narendra Modi, “BRICS kredi derecelendirme kuruluşunu hızlıca devreye sokmak için anlaştık” diyerek duyurdu.
DARBE GİRİŞİMLERİ DALGA DALGA
Tüm bu gelişmeleri nasıl okumamız lazım? Türkiye hakkında verilen kararın siyasi olduğu çok açık. Ülkemiz 2008 krizinden bir türlü kurtulamayan dünya ekonomisi içerisinde adeta büyümenin
dinamik motorlarından bir tanesi olarak parlıyor. Özellikle kamu alanında borçluluk oranımız çok düşük. Kamu borçları ise Avrupa ülkeleri, ABD ve Japonya’nın başının belası haline gelmiş durumda. Peki, hal böyleyken Batı merkezli kredi derecelendirme kuruluşları tam da Türkiye 15 Temmuz darbe girişimini savuşturmuşken adeta bir ceza gibi neden bize karşı harekete geçti? Ve
BRICS ülkelerinin yeni bir derecelendirme yapısı inşa etmek üzere başlattıkları süreç ne anlama geliyor? Aslında son gelişmeler sistemik ve derin bir sorunun ifadesi. Paranın temel üretim aracı olduğu sisteme para ekonomisi yani kapitalizm deniyor. Bu sistem 300 yıldır dünyayı yönetiyor. 1923 de kapitalizmin yöneticileri ABD’nin merkez bankası Federal Reserve ya da FED’i kurdular. FED bastığı kağıt para miktarının sadece yüzde 40’ı kadar kasasında altın bulunduracaktı. Böylece kapitalizmin yöneticileri kağidı para haline getirerek, gerçek para olan altının niteliğini bozdu.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Kasım 2016 sayısında…

Dikkat çekenler...