Müzik beni Avrupa’ya götürecek

Ebru Çolak / Hayatta kalmak umuduyla ülkemize gelen Suriyeli mülteciler;açlık, sefalet, yüksek kira ücretleri, emek sömürüsü, işsizlik ile mücadele ederken bazıları da hayata müzikle tutunmaya çalışıyor.

Avrupa’da yerel yönetimlerin stratejik planlarına dâhil ettiği sokak müzisyenliği Türkiye’de de ilgi odağı olmaya başladı. Bazılarının tek derdi ekmek parası iken, bazılarının da keşfedilmek.
İstanbul’da son yıllarda giderek artan sokak etkinliklerinin başında gelen sokak müzisyenliği mültecilerin de gelir kapısı oldu. Suriye’deki savaştan kaçarak İstanbul’a gelen mülteciler arasında geçimlerini sağlamak için sokak müzisyenliği yapanlar alınteriyle hayatta ve ayakta kalma mücadelelerine devam ediyor. Günde 200 liradan fazla kazanan müzisyenler bu işi, hem bir meslek hem de kendilerini Avrupa’ya götürecek bir yol olarak görüyor. Çünkü ayda 2 bin lirayı aşankazançlarının bir bölümünü uzun ve zorlu göç yolu için biriktiriyorlar. Bunlardan biri de Beyoğlu’nun girişinde elinde gitarıyla Arapça şarkı söyleyerek özellikle turistlerin ilgisini çeken Halid, yeni öğrendiği Türkçe’siyle İstanbul’da neden bu işi yaptığını anlatıyor. Halid, Suriye’deki savaştan kaçarak İstanbul’a gelmiş ve bu işe başlamış, amacı ise para biriktirip daha iyi bir yaşam umuduyla Avrupa’ya gitmek.

Halid ülkemizdeki 1.8 milyon Suriyeli sığınmacı ile paylaştığı benzer kaderi şöyle anlatıyor: “Suriye’deki savaştan kaçıp İstanbul’a geldim. Para biriktirmek için de burada gitarımla çalıp şarkı söylüyorum. İnsanların oldukça beğendiğini fark ettim. Para kazanmak zorundayım. Buradan geçen Arap turistler de benim Arapça şarkı söylediğimi duyduklarında durup bana eşlik ediyorlar.” Halid, günlük 50 ile 100 lira arasında kazandığını söylüyor ve ekliyor: “Amacım buradan Avrupa’ya gitmek. Yaşadığım sorunlardan biri de barınma çünkü burada kiralar çok pahalı. Mecburen birkaç aile birlikte ya da 10 -15 kişi aynı evde yaşamak zorunda kalıyoruz. Avrupa’da yaşam koşullarının daha iyi olduğunu düşünüyorum ve bir süre burada çalışıp, Avrupa’ya gitmeyi deneyeceğim.“ Özellikle son 1 yıl içinde sokak şarkıcılığı sayesinde geçimini sağlayan mültecilerin sayısında artış yaşanıyor. Zira birkaç yüz metre ötede kendilerine özgü tarzlarıyla müzik yapan İranlı bir gruba daha rastlıyoruz. İstiklal Caddesi’nde şarkı söylemenin etkisi mi yoksa yaptıkları şovların oluşturduğu atmosfer midir bilinmez ama grubun etrafını yoğun bir kalabalık
sarıyor. İran’da değil Türkiye’de mutluyuz. Bir buçuk senedir İstanbul’da eski Farsça şarkılar söyleyen Üç Bandaroon grubu özellikle de sokaktan geçen Avrupalı turistlerin yoğun ilgisini çekiyor.

Grubun Türkiye tercihlerinde hem burada rahat müzik yapabilmeleri hem de ekonomilerine yansıyan iyileşme olmuş. Santur, def gibi İran’a özgü müzik aletlerini çalan grubun eski İran şarkılarını söylediklerini öğreniyoruz. Grup, Türkiye’ye gelme nedenlerini İran’da rahat müzik yapamamaları ve her şeyin yasak olmasına bağlıyor. Grubun üyelerinden Daniel, “Biz müziğe gönül vermiş üç arkadaşız bu yüzden grubumuzun adını ‘Üç Bandaroon’ koyduk” diyor. “Biz İran’ın Şiraz kentinden geliyoruz. İran’da müzik yapmak yasak. İran’ın hiçbir şehrinde müziğimizi rahatça icra edemiyoruz. Rahatça sokağa bile çıkamıyoruz. Ailem İran’da kaldı. Belediye burada çalmamıza izin veriyor. Hem iyi kazanıyoruz hem de müziğimizi özgür bir şekilde yapabiliyoruz” diyen Daniel, bu işten aylık yaklaşık 2 bin liraya kadar kazandıklarını söylüyor. Grup, Suriyeli mülteciler gibi para biriktirip Avrupa’ya gitmeyi düşünmediklerini söylüyor. ‘Şarkılarımız size de tanıdık’ “Türkiye’de yaşamaktan memnunuz. Burada 50 – 60 yıllık eski İranşarkılarını söylüyoruz. Çaldığımız İran’a özgü santur, def gibi müzik aletleri buradan geçenlerin ilgisini çekiyor. Yaptığımız müzik özellikle buradan geçen Avrupalı turistlerin çok ilgisini çekiyor. İstanbul’da kendimizi yabancı hissetmiyoruz. Türkler de yaptığımız müziği yabancı bulmuyorlar aslında beğenerek dinliyorlar.” Sokakta rastgele karşınıza çıkan mültecilerden bazılarını Esenler Otogarı’nda Avrupa nöbeti tutarken, Eminönü’nde garsonluk yaparken, İstiklal Caddesi’nde hayalleri için şarkı söylerken görebilirsiniz. Müzik onları, Beyoğlu’nun arka sokaklarından Almanya’ya götürür mü bilinmez ama dinlediğimiz hikâyeler Türkiye’nin göç profilinde yeni bir döneme girdiğini gösteriyor.

Dikkat çekenler...