TRANSATLANTiK’TE BOĞULAN TTIP

ttABD, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nı Avrupa Birliği’ne dayatıyor mu? Bu, zoraki bir evlilik mi yoksa iki tarafın da karşılıklı ticari menfaatlerinin pekiştiği yeni bir blok mu? Ya da hükümetlerden daha büyük ve daha zengin dev şirketlerin dünyaya dayattığı yeni bir dünya düzeni mi? Hangi sektörler isyanda? Anlaşmanın hayata geçirilmesinde Birleşik Krallık’ın fonksiyonu ne?..

Sinem Köseoğlu

Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nı yani TTIP yaklaşık iki yıl önce gündeme geldiğinde kimileri sevindi kimi de üzüldü. Gelişme Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyordu. Zira, Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz uzun yıllardır Gümrük Birliği anlaşmasında sıkışıp kalmıştı. TTIP Pasifik’in ayağını oluşturan Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) ise tam 10 senelik bir müzakere sürecinin ürünü ve geçtiğimiz şubat ayında imzalanarak nihayete erdi. Ancak AB tarafı Pasifik tarafından daha sorunlu çıktı. Avrupa ülkelerinin TTIP’i “Amerikan şirketlerinin Avrupa’yı domine ettiği bir sistem” olarak görmesi, Amerikan Başkanı Barack Obama’nın 8 Kasım seçimlerinden önce uluslararası bir başarıyı tamamlama azmi gibi ana sorunlar olarak sıralanıyor. En önemli iddia ise şirketlerin devletleri, hatta bölgesel birlikleri yönettiği şirketokrasinin yani malumun ilanı…
Centre for Economic Policy Research (CEPR)’ün yaptığı bir çalışmaya göre TTİP’in gerçekleşmesi halinde AB yıllık bazda 119 milyar euro, ABD ise 95 milyar dolar kazanabilecek. AB Baş müzakerecisinin yaptığı açıklamaya göre görüşmelerin yüzde 97’si mevcut gümrük tarife bariyerleri hakkında. Ki bu AB ihracatçısına yıllık bazda 3,5 milyar
euroya mal oluyor.

AVRUPA NEDEN RAHATSIZ
Tartışmalar ağırlıklı olarak Avrupa’da yaşanıyor. 23 Haziran’da düzenlenecek referandum ile Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmamaya karar verecek olan İngiltere, Brexit ile TTIP’in merkezinde yer alıyor. Brexit’i kamuoyuna pompalayan İngiltere’nin tabloid gazeteleri olsa da ilk dile getiren aslında Başbakan David Cameron. Cameron’ın Obama’nın Londra ziyareti sonrasında yıl ortası raporlarını hazırlayan finans şirketlerine “Brexit’in ülkeye zararlarından bahsedin” talimatını vermesi bu açıdan ilginç bir örnek. Bu aynı zamanda TTIP’in hayata geçirilebilmesi için AB’nin bütünlüğü ve İngiltere’nin AB içerisindeki siyasi ağırlığının anlaşma ve müzakere sürecinde ne denli belirleyici olduğunu ortaya koyuyor.

Bu noktada Obama’nın İngiltere’ye ısrarlı AB’de kalın telkinini içişlerine müdahale olarak görenler de az değil. Gerçi ABD’nin Atlantik’in bu tarafında yaşanan gelişmelere kayıtsız kalmadığını, Roosevelt’in gönderdiği ordular, Kennedy’nin Berlin’e yönelik komünizm eleştirileri ve Ronald Reagan’ın Berlin Duvarı antipatisi ile tecrübe etmişti Avrupa. Ancak Avrupa’yı ve özellikle kamuoyunu asıl rahatsız eden nokta, bu görüşmelerin oldukça “gizli” gerçekleştiriliyor olması, yani şeffaflık sorunu. Ticaretin önündeki engelleri, sınırları kaldırmayı öngören anlaşma metinlerinin bir kısmının geçtiğimiz aylarda Greenpeace tarafından yayınlanması bu yüzden çok ses getirdi.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Haziran sayısında…

Dikkat çekenler...