Petrolün ilk olarak Titusville, Pennsylvania’da 1859 yılındaki ticari nitelik taşıyan keşfinin ardından hemen hiç kimse, küresel ekonomiyi, medeniyeti ve ardından gelecek savaşları bu denli etkileyebilecek bir metaya dönüşebileceğini düşünmemişti.
O zamandan bu yana petrol endüstriyel dünyanın gelişiminin ana damarı ve yaşam standardı haline geldi. Günlük yaşamın sayısız ürünü, ilaçtan bilgisayarlara kadar herşey petrole ve onun rafine edilerek dönüştüğü kompleks kimyasal ve plastiğe dayanıyor. Eğer petrol olmasa, dünyanın çoğunu besleyen modern endüstriyel tarım, dizel traktörler, ekinlerin büyümesi ve hasat edilmesine olanak sağlayan petrol ve gaz bazlı gübreler olmazdı. Petrol çağı başladıktan sonra 1.5 milyardan 7 milyara çıkan dünya nüfusunu besleyecek o gıda ürünlerini işleyecek, paketleyecek ve dünyaya taşıyacak olanaklar olmazdı.
20. yy gerçek anlamda petrolün çağıydı ancak 21. yy bol petrol çağı olacak ve bunun sonucu olarak da petrol savaşlarının. Dünyada başka hiç bir emtia petrol kadar ulusal stratejilerin ve global politikanın konusu olmadı. Petrol ve çatışmanın birbirine bu kadar girmiş olmasının sebebi petrolün üç özelliğinden kaynaklanmaktadır: (1) Ekonomi için önemi ve ulusların askeri gücü, (2) Dengesiz coğrafi dağılımı ve (3) Bol petrol.
Geleneksel petrol üretimi en yüksek seviyesine 2006’da erişti. Bunun sonucu olarak ertesi yıllarda ortaya çıkacak her türlü enerji açığı geleneksel olmayan ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla doldurulması gerekecek. Ancak bu kaynakların ortaya çıkan açığı kapatmak için sürdürülebilir bir enerji kaynağı olup olmadığı da tartışmalıdır.
Petrolün çatışmaların ana kaynağı olduğu aşikar. 1941 ile 2014 arasında en az 10 savaş petrol için verildi ve bunlardan en bilineni de 2003 yılındaki Irak’ın işgaliydi.
Günümüzde en az beş büyük çatışmanın petrol ve gaz nedeniyle alevlenerek önümüzdeki 30 yıl boyunca bir savaşa dönüşmesi ihtimali var. Bunların en tehlikeli olanlarından biri Suudi Arabistan ile İran arasındaki, İran’ın nükleer programı ve Körfez bölgesindeki hegemonya mücadelesi ile Çin ve ABD arasında petrol kaynakları ya da Tayvan ve Güney Çin Denizi’ndeki sahipliği tartışmalı adalar nedeniyle çıkabilecek savaş olabilir.
PETROLÜN KÜRESEL EKONOMİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Petrolün gücünün artık etkisini yitirdiğinden bahsedenlerin bir kez daha düşünmesini tavsiye etmek gerekir. Keza sadece petrol fiyatlarında Temmuz 2014’ten bu yana yaşanan düşüşün global ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine bakmak yeterli olacaktır. Her ne kadar düşük petrol fiyatları üretimin maliyetini düşürüyor olsa ve global ekonominin büyümesine yol açıyor olsa da, bu kısa vadeli bir kazançtır ve küresel yatırımların azalmasıyla ve şirketlerin harcamayı kısması ve varlık satması yoluyla milyonları olmasa bile binlerce kişiyi işsiz bırakacaktır. Üstelik 2014’ten bu yana küresel ekonomik büyümede yıllık yüzde 0.75 ve yüzde 1 kayıp yaşanmıştır.
Devamı Derin Ekonomi Kasım 2016 sayısında …