Türkiye’nin ‘connectivity’ stratejisi var mı?

İstanbul dünyanın merkezidir. Ancak bunu Napolyon’dan başka bilen ve inanan kimse var mı? Biz inanıyor muyuz? İnanıyorsak (ki doğru) önce ülke olarak kapsamlı bir “connectivity” stratejisine sahip olmamız gerekiyor.
Bugün Türkiye’yi “dünyanın merkezi” olarak konumlandırabilmek için geliştirilmesi gereken strateji, ulaştırma, enerji ve elektronik haberleşmeyi kapsayan geniş bir çerçeveye sahip olmalı. Türkiye kendisini enerji alanında bir koridorlar kesişimi olarak tanımlıyor. Ancak bu koridorların ulaştırma ve fiber optik haberleşmeyi de kapsaması gerekiyor.
Dünya ekonomisi ve siyasetinde güçlü bir yere sahip olmak bazı “fazlardan” geçerek başarılır; dünya gelişmelerinden “haberdar olmak”, “izlemek” ve “yönlendirmek.” Bu süreçte devlet birimlerinin (Cumhurbaşkanlığı birimleri, Bakanlıklar, Başkanlıklar hatta yerel yönetimler) etkin bir eşgüdüm içinde olması gerekir.
Osmanlı İmparatorluğu 16. yüzyılın başında kendisini Asya-Avrupa ticaretinin yürüdüğü İpek ve Baharat yollarının tam düğüm noktasında (Anadolu, Mısır ve Batı Akdeniz) konumlandırmıştı. Ancak aynı dönemde, Ümit Burnunun Portekiz Krallığı tarafından keşfiyle dünya ticaret yolları güneye kaydı. Bugün de Çin önderliğinde, Çin’in ticari (ve siyasi) yayılmacılığı OBOR süreci ile şekilleniyor.
Türkiye tabii olarak küresel enerji, ulaşım (deniz, hava, kara) ve fiber optik ağlarının optimal merkezinde yer alır. Ancak bu teorik optimaliteyi fiziki gerçeklik haline getirmek iyi düşünülmüş bir “connectivity” stratejisiyle etkin bir devlet içi koordinasyonun sağlanması ile olur. Yoksa, 1960’lı yıllardan beri beş yılda bir entelektüel bir haz almak için yapıp sonra rafa kaldırdığımız Kalkınma Planlarına döner durum. Maalesef hem uzak hem de yakın geçmişte durum bu oldu.
Devamı Z Raporu Mart 2021 sayısında…

Dikkat çekenler...