Onlarca yıldır, Akdeniz’in doğusundaki ülkelerin çoğu Orta Doğu’nun zengin enerji kaynaklarında neredeyse hiçbir pay sahibi değildi. Son birkaç yılda Doğu Akdeniz’de dev doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi bölgesel karmaşayı tetikleyerek bölgedeki diğer oyuncuların tepkisine yol açtığı gibi, aynı zamanda yeni ekonomik fırsatlar sunmakta ve stratejik ilişkileri yeniden tanımlamaktadır. Son zamanlarda ortaya çıkan hidrokarbon bulguları ise, yeni sorunlar yaratmaktan ziyade, uzun süredir devam eden güvenlik sorunlarını daha da belirgin hale getiriyor. Dolayısıyla, bölge çok değişken ve oldukça karmaşık bir durumun eşiğinde duruyor. Zira birbiriyle çakışan taleplerin karmaşık yapısı, bölgedeki çatışmaların tarihi ve para sıkıntısı çeken ülkelerin elindeki potansiyel zenginlikler, bölgedeki devletler için uzun vadeli bir güvenlik sorunu ortaya çıkarmakta ve çeşitli anlaşmazlıkların çözümünü zorlaştırmaktadır.
Dahası, gaz keşifleri yalnızca Doğu Akdeniz’deki enerji hesaplarını değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda Rusya’nın AB’ye gelecekteki gaz ihracatını ve Türkiye’nin AB’nin enerji merkezi olma yönündeki stratejik hedefini etkileyebilecek bazı yeni jeopolitik gelişmelere de yol açıyor. Ancak, gazla ilgili olası çekişmeler ya asimetrik askeri güç ya da ülkeleri karşı karşıya getirmek yerine müzakereye teşvik etmesi gereken NATO veya AB’ye üyelik sayesinde büyük oranda kontrol edilebilir. Son tahlilde, devasa gaz zenginlikleri, bölgede zaten çok gergin ve tehlikeli olan durumu daha da şiddetlendirebilecek ya da tüm taraflar için gerginliğin azalmasına ve karşılıklı çıkarların artmasına yol açabilecektir.
Her ne kadar Türkiye ve Mısır, Doğu Akdeniz’deki gaz keşiflerine dair artan gerginlik ve çatışmalar karşısında siyasi olarak karşıt taraflarda olsalar da, her ikisi de iki büyük stratejik hedefi paylaşıyorlar. İlki, Türkiye’nin AB’nin enerji merkezi olma hedefi ve Mısır’ın Doğu Akdeniz’in enerji merkezi olma isteği iken, ikincisi ise, hem Türkiye’nin hem de Mısır’ın Kıbrıs ve İsrail gaz kaynaklarını Akdeniz üzerinden İtalya’ya ve sonra da Yunanistan anakarası üzerinden AB’ye ulaştırması öngörülen EastMed doğalgaz boru hattına karşı çıkması. Türkiye’nin EastMed projesine karşı çıkmasının sebebi, 2019 sonunda faaliyete geçtikten sonra Rus gazını Karadeniz üzerinden Türkiye’ye ve AB’ye ulaştıracak TürkAkım doğalgaz boru hattıyla ve Hazar gazını Azerbaycan’dan Türkiye’ye ve buradan da Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) vasıtasıyla AB’ye ulaştıracak olan Güney Gaz Koridoru (GGK) ile rekabet edecek olmasıdır. Öte yandan, Mısır Dimyat ve Edku’daki iki sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminalinde LNG’ye dönüştürmek üzere Kıbrıs’tan denizaltı doğalgaz boru hattı vasıtasıyla gaz almayı ve bunu kendi LNG’siyle birlikte Asya-Pasifik bölgesine ihraç etmeyi istediği için EastMed doğalgaz boru hattına sıcak bakmıyor. Ancak, EastMed’in bin 900 kilometre uzunlukta olması ve 7 milyar dolara mal olması yönündeki tahminler boşa çıkacaktır. Zira Kıbrıs Kalipso (6-8 tcf – trilyon fit küp) ve Afrodit (4,5 tcf) olmak üzere nispeten küçük iki gaz sahası ve son zamanlarda ExxonMobil tarafından keşfedilen Glaucus-1 (5-8 tcf) haricinde, Mısır’ın Zohr sahası (30 tcf) ve İsrail’in Leviathan sahası kadar (18,9 tcf) büyük gaz yataklarını henüz keşfetmedi.
Devamı Derin Ekonomi Nisan 2019 sayısında …