Tarım sektörüne kalıcı çözümler lazım

Avrupa, ABD ve Japonya’da çiftçiler ortalama olarak toplumun en müreffeh kesimleri içinde yer alır. Bunun ana sebepleri; devletin sağladığı destekler, iklim/toprak uygunluğu, çiftçinin çabası ve yenilikçiliği, tarımsal değer zincirlerinin optimize edilmiş olması, kooperatifçiliğin gelişmiş olmasıdır. Bunun neticesinde refah toplumun geri kalan kısımlarına refah kayıpları da ortaya çıkar. Avrupa’da ve Japonya’da tarımsal ürünler oldukça pahalıdır. Japon ve Avrupa halkı portakalın kilosuna 4 euro gibi ücretler öder.

Bu ülkelerde tarımsal üretim, GSYH’nın (yani tüm sektörlerde toplam yıllık ekonomik üretim değerinin) yüzde 2’si civarındadır. Toplam istihdamın da ortalama yüzde 2’si tarım sektöründe yer alır. Türkiye’de tarımsal hasıla adı verilen toplam tarımsal üretim değeri, açısından tarım toplam GSYH’nın yüzde 6’sı toplam istihdamın ise yüzde 18’ini temsil etmektedir. Türkiye’de toplam tarımsal hasıla (yaklaşık 50 milyar dolar) Avrupa’da birinci sırada, dünyada ise ilk onda gelmektedir. Ancak Türkiye’nin yüzölçümü ve tarımsal istihdamı gözönüne alındığında bu rakam oldukça düşüktür. Yani, Türkiye tarımsal potansiyelini tam olarak kullanamamaktadır.

Tarımsal üretim Türkiye’de yükselmekle birlikte talep daha hızlı arttığı için ithalatta artmaktadır. Buna karşılık Türkiye tarımda maalesef kayda değer bir ihracatçı değildir. Burada da Türkiye’nin potansiyeli kullanamadığı gerçeği orta yerde durmaktadır.

Son dönemde meyve sebze fiyatlarındaki artışlar Türkiye’nin gündemine tarımı tekrar sokması açısından faydalı olmuştur. İç pazarda fiyatların yükselmesi halk açısından sorun oluşturmaktadır. Ancak tarımda yapılması gereken şeyler bundan çok daha geniş ve kalıcı alanları kapsamalıdır.

Devamı Derin Ekonomi Mart 2019 sayısında …

 

Dikkat çekenler...