Salgının önümüze koyduğu en önemli tablo ulus devletlerin endişe veren borçluluk durumudur. Bu tabloya zaman zaman göz atmış olsak da salgının devlet bütçeleri üzerine 8 trilyon dolara varan ek maliyeti olmuştur. IMF’nin hesaplarına göre; G20 ülkelerinin salgın ile mücadele için kamu olarak ayırdıkları kaynak ve yaptıkları harcamalar sonrasında kamu borçları 66 trilyon dolara, yani ortalama GSYH’larının yüzde 120’sine, bütçe açıkları ise yüzde 11 seviyesine yükselecek olması endişelerin temel noktası haline gelmektedir. Ulus devletler bu yükü kaldırabilir mi? Türkiye özelinde durum nedir ve ne yapılabilir?
Malumunuz içinde bulunduğumuz kriz ekonomik değildir. Ancak velev ki aşı veya tedavi için gerekli ilaç bulunsa bile artık elimizde küresel bir ekonomik kriz vardır. Bu krizin ulus devletleri temelden etkilemesinin üç nedeni var.
Birincisi devletler bu mücadele döneminde kapalı kalan ekonomileri nedeniyle üretme imkanından ve tüketme imkanında yoksun kaldıkları için vergi gelirleri (direkt ve endirekt) düşmüştür.
Diğer taraftan üretime geçilemediği dönem için işsizlik maaşı, kısa çalışma ödeneği, sosyal yardımlar, muhtelif düşük faizli krediler ile harmanlanmış yüklüce bir maliyete katlanması gereği ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan tüm dünya veya pazarlar aynı sıkıntı ile uğraştığından dış pazarlara yapabildiği kısmi üretimden bile yoksun kalması nedeniyle döviz rezervindeki azalma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı bir şeytan üçgenine hapsolmuş vaziyettedir.
Devamı Z Raporu Haziran 2020 sayısında…