Rekabetin yeni adı: İkiz dönüşüm

Endüstride tarih boyunca 4 büyük devrim yaşandı. İlki 18. yy’da yaşanan sanayi devrimiydi. Tekstil sektöründe İngiltere’de gerçekleşen devrimin kökeni 1720’lerde yaşanan “Kara Ölüm” olarak adlandırılan en büyük veba salgınına dayanır. İşçi sınıfının veba nedeniyle ölümü endüstride büyük bir istihdam açığına yol açtı. Az sayıdaki işçi sınıfının çalışma saatlerini ve ücretlerini kendilerinin belirlemeleri üretimde de büyük bir dönüşüme yol açtı. Patronlar işçi sınıfının bu hâkimiyetini kırmak için daha az işçiyle çalışacak üretim modelleri geliştirdi ve ilk mekanik üretim hatları da bu şekilde ortaya çıktı. Değişen ve gelişen teknolojilerin üretim hatlarına entegrasyonuyla birlikte son olarak “Sanayi 4.0”ı 2011’de konuşmaya başladık. Geçmişe bakıldığında üretim modellerinde yaşanan devrimlerin aralığı yüzyıllara dayanırken, bugün bu değişimlerin daha kısa sürelerde gerçekleştiğini görüyoruz. Sanayi 4.0’ı ilk olarak 2011’de tartışırken bugün dijital dönüşümü tartışıyoruz. Ve hatta bu ay da Z Raporu’nda işlediğimiz yeşil ve dijital dönüşümün aynı anda gerçekleşmesini ifade eden “İkiz Dönüşüm”ü bugünlerde daha fazla tartışıyoruz. Endüstride yaşanan dönüşümlere ayak uyduramayanlar ise rekabetin gerisinde kalıp tarihe karıştı. Bugün de aynı riskle üreticiler karşı karşıya. Üretim hatlarını teknolojide yaşanan son teknolojilere uygun hale getirip, karbon salınımını azaltamayanlar da küresel rekabette geri kalma riski ile karşı karşıya. Küresel ısınma nedeniyle belirlenen sıcaklık artışının 1,5 derecede sınırlama hedefi doğrultusunda üretimdeki karbon vergisi uygulaması yavaş yavaş tüm sektörleri kapsayacak. Araştırmalar hem dijital dönüşümü hem de yeşil dönüşümü aynı anda gerçekleştiren üretim modellerinin daha yüksek verimlilik artışı sağladığını ortaya koyuyor. Endüstrideki tüm devrimlerin altında yatan temel itici güç de her zaman verimlilik artışı oldu. Ancak ikiz dönüşüm verimlilik artışı sağlamak adına dünyanın geleceğini hiçe sayan üretim modellerini dışlıyor. Bunun yerine verimlilik artışı sağlarken aynı zamanda dünya kaynaklarını da daha verimli kullanan üretim modelleri kabul görüyor. İş dünyasının büyük bir kısmı yaşanan dönüşümün farkında, değişime ayak uydurmak için üretim hatlarını buna uyun hale getirmeye başlamış durumda. Ancak daha küçük ölçekli işletmeler özellikle dönüşümün maliyetinden ötürü henüz üretim hatlarını dönüştürebilmiş durumda değil. Türkiye’deki işletmelerin yüzde 98’ini KOBİ’lerin oluşturduğunu düşünürsek henüz bu dönüşümün başında olduğumuz gerçeği de karşımızda buz gibi duruyor. Dönüşümde kamu desteğinin daha fazla olmasına yönelik beklenti de iş dünyasında hâkim. Fakat gerek dijital dönüşümde gerekse yeşil dönüşümde kamu destekleri mevcut. Dolayısıyla da işletmelerin bu dönüşüme ayak uydurabilme iradesini göstermeleri daha da önemli. Risk büyük ve harekete geçmek için de hızlı olmak gerekiyor. Bu farkındalığın oluşması adına bu ay Z Raporu’nda ikiz dönüşümü işledik. Türkiye bu dönüşümün neresinde, hangi adımların atılması gerektiğini ve neden önemli olduğunu anlatmaya çalıştık. Umarız dönüşüme Z Raporu olarak bir nebze de olsa katkımız olur.

İkiz dönüşümün yanı sıra bu ay Z Raporu’nda yüzde 45’lik politika faizi sonrasında Merkez Bankası’nın uygulamaya başlayacağı miktarsal sıkılaştırma sürecini, Kızıldeniz geriliminin küresel tedarik zincirine etkisini ve Türkiye’nin güvenli rota haline gelmesini, Rusya Ukrayna çatışması sonrasında enerji jeopolitiğinde yaşanan denge değişimini de masaya yatırdık. Z Raporu’nun Şubat sayısını her ay olduğu gibi yine keyifle okumanızı, alacağınız kararlar ve çizeceğiniz yol haritalarında da yol gösterici olmasını dileriz.

Dikkat çekenler...