Putin faktörü

18 Mart 2018’de Vladimir Putin ikinci kez üst üste ve toplamda dördüncü kez yeniden Rusya devlet başkanı seçildi. 1999’da dönemin Devlet Başkanı Boris Yeltsin tarafından başbakan olarak atandığında ilk kez iktidarın en yüksek kademelerinden birine yükselen Putin, Yeltsin’in Aralık 1999’da istifa etmesiyle Devlet Başkan vekili konumuna geldi. O zamandan beri Rusya’nın görünen yüzü olan Putin, 2000 yılında ilk kez devlet başkanlığına seçildi. Üç kez üst üste devlet başkanı adayı olmak anayasal olarak yasak olduğu için, Putin 2008 ve 2012 yılları arasında başbakan olarak görev yaparken, mevcut Başbakan Dmitri Medvedev ise devlet başkanlığı görevindeydi. 2008’de yapılan bir anayasa reformuyla, devlet başkanının görev süresi dört yıldan altı yıla çıkarıldı. Bu durumda Putin 2024’e kadar devlet başkanlığı görevinde kalacak.
Karşısında hiçbir şansı olmayan rakiplerine karşı oyların yüzde 75’inden fazlasını alan Putin’in seçim zaferi bir sürpriz olmadı. En ciddi rakibi Aleksey Navalnıy, büyük ihtimalle uydurma mali suçlardan hükümlü olduğundan seçimlere katılmaktan men edildi. Ancak katılsaydı bile Putin’i yenme şansı zaten yoktu.
Putin’in bu son seçim gücü gösterisi iki soruyu akla getiriyor. İlki Rus halkı onu neden destekliyor? İkincisi, seçim zaferi Rusya için küresel anlamda ne ifade ediyor? Aslında, her iki soru da birbiriyle bağlantılı.
İster olumlu ister olumsuz yönde olsun, Putin’in ülke içindeki popülaritesi büyük ölçüde yurtdışındaki algılanma biçiminden kaynaklanıyor. Putin seçimlere kadar dış politika programını net bir şekilde açıklamamış olsa da, ülke içindeki algı Rus liderin dış politikasının başarılı olduğu yönünde. Aralık 2017’de yayınlanan bir Levada Center anketine göre, Rusların yüzde 72’si Rusya’nın “büyük bir güç” olduğunu düşünüyor. Oysa, böyle düşünenlerin oranı Mart 1999’da yüzde 31 idi. Başka bir ankete göre, Rusların yüzde 70’i Mart 2014’te Kırım ile “yeniden birleşmenin” ülke açısından iyi olduğunu düşünürken, yüzde 73’ü Rusya’nın Suriye’deki hedeflerine ulaştığına inanıyor.
Son zamanlarda New York Times’da yayınlanan bir makalesinde, gazeteci Elena Chernenko Putin’in ülke içindeki popülaritesinin Batı basınından aldığı övgülerle de ilişkili olduğunu yazdı. Nitekim Forbes dergisi, Putin’i üst üste üç yıl “dünyanın en güçlü kişisi” olarak gösterirken, Time dergisi de 2017’de “yılın kişisi” ilan etti. Aynı şekilde, ABD Başkanı Donald Trump’ın Aralık 2017’de açıklanan ulusal güvenlik stratejisi de Rusya’yı büyük bir güç olarak kabul ediyor. Oysa 2014’te önceki ABD Başkanı Barack Obama Rusya’nın Ukrayna’daki eylemlerinin güçten ziyade güçsüzlüğün bir yansıması olduğunu söylemişti. Chernenko’ya göre, Rusya’nın ABD’nin 2016 başkanlık seçimlerine karıştığı iddiası ve İngiltere’deki Salisbury sinir gazı saldırısındaki payı gibi son iddialar Putin ve Rusya hakkında Batı’daki olumsuz düşünceler Putin’in ülkesinde uluslararası ölçekte hayran olunan ya da korkulan bir devlet adamı olarak pozisyonunu güçlendirdi.

Devamı Derin Ekonomi Nisan 2018 sayısında …

Dikkat çekenler...