Nadir toprak elementi neden önemli?

Pandemi küresel tedarik zincirinde büyük değişimlere yol açtı. Tüm dünya tedarikte tek bir ülkeye bağımlı olmanın yol açtığı yıkıcı etkiyi yaşadıktan sonra alternatif tedarik merkezi arayışına girdi. Bu arayışta üretimini aksatmadan devam ettiren Türkiye ön plana çıktı. Esnek ve güçlü üretim altyapısı, coğrafi konumu nedeniyle elinde tuttuğu lojistik avantajını Türkiye bu dönemde fırsata çevirdi. Ve artık fırsat kalıcı hale geliyor, Türkiye bölgesel bir üretim merkezi haline geliyor. Türkiye’nin tedarik zincirinde elde ettiği avantajı kalıcı hale getirmesi için hammadde en kritik konuların başında geliyor. Ayrıca Türkiye’nin ürün profilinde yaşanan dönüşüm, artık yüksek teknoloji ürünlerinin ağırlık kazanmaya başlaması, bu alandaki ham madde teminini daha da önemli ve kritik hale getiriyor. Bu nedenle de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde duyurduğu 694 milyon tonluk nadir toprak elementi rezervi üretimin sürekliliği açısından son derece önemli. Zira bu elementlerin kullanılmadığı üretim bandı neredeyse yok gibi. Kimyadan, teknolojiye, sağlıktan savunma sanayiye kadar hemen hemen her alanda kullanılıyor. Bu alanda Çin yine rezervin yüzde 35’ini, üretimin ise yüzde 95’ini elinde tutuyor. Türkiye ise keşfettiği bu rezervle küresel bir oyuncu haline geliyor. Bu nedenle de Z Raporu’nun Eylül sayısında bu kritik konuyu kapağa taşıdık. Bu rezervin ayrıntılarını ve rezervin çıkarılması için yürütülen son çalışmaları Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Z Raporu’na değerlendirdi. Bakan Dönmez bu alanda Türkiye’nin hem kendine yeteceğini hem de tedarik merkezi haline geleceğini belirtiyor. Bugün enerjide yerlilik oranı ne kadar önemliyse gelecek yıllarda da nadir toprak elementlerinde kendi kendine yetebilme bir o kadar önemli olacak. Nasıl TOGG ile geleceğin teknolojisinde küresel bir oyuncu olmaya hazırlanıyorsak, nadir toprak elementleri için de bugünden yapılan arama ve üretim çalışmaları yarının en büyük rekabet alanında Türkiye’yi küresel bir oyuncu haline getirecek.

Bu ay Z Raporu’nda işlediğimiz bir başka önemli konu ise Avrupa’nın yaşadığı enerji krizinde Türkiye’nin üstleneceği rol. Tahıl koridorunda olduğu gibi Türkiye Avrupa’nın enerji krizini de çözecek kilit ülke konumunda. Çünkü Azerbaycan’dan alınan gazın kapasite artışından Avrupa’nın faydalanabilmesi Türkiye’nin inisiyatifinde. Bu konunun tüm ayrıntılarını da Eylül sayımızda okuyabilirsiniz.

Bu ay Merkez Bankası’nın sürpriz faiz kararı ve hemen ardından gelen ticari kredilere getirilen düzenlemeyi takip ettik. Türkiye’nin üretim, yatırım ve istihdama dayalı yeni ekonomi modeline bankalar da kredilerde daha seçici davranarak destek verecek. Üretim, yatırım ve istihdam yapmak isteyenler daha düşük maliyetli finansmana ulaşacak. Menkul kıymet alım zorunluluğu ise tahvil faizlerinde düşüş getirdiği için artık devlet daha düşük maliyetten borçlanacak. Bu adımların etkilerini görmeye başladık, ilerleyen günlerde daha net göreceğiz gibi duruyor. Bu adımların sonuçlarını ve etkilerini Doç. Dr. Mehmet Levent Yılmaz’ın yazısında da okuyabilirsiniz.

Teknoloji, sürdürülebilirlik gibi başlıklarda yine gündemin nabzını tutan önemli dosya ve araştırma konularımızı Eylül sayımızda bulabilirsiniz…

Keyifli okumalar…

Dikkat çekenler...