Mudaraba anlaşmasının neden değiştirilmesi gerekiyor?

Dünya borç finansmanı konusunda alternatif aradıkça, İslami finans aslında bu soruna çözüm olabilecek ortakçılık sözleş- melerin tüm riskini taşıyor. Özellikle mudaraba anlaşması risk paylaşım finansman anlaşması olarak hayli uygun bir anlaşma. Avrupa Rönesansı’nı finanse etmek için zamanında İtalyan site devletleri tarafından ‘commenda’ adıyla başarıyla kullanılmış. Daha sonra commenda Silikon Vadisi’ni bugünkü haline getiren risk sermayesi finansman tekniği olarak tekrar su yüzüne çıktı. Fakat bugün hala İslami Bankacılık bilançolarının varlık tarafında Mudaraba finansmanı görmekte zorlanılır. Sukukta bile Mudaraba’ya dayanan sukuk çok nadiren görülür. Bu hicvi anlayabilmek için felsefeyi sözleşmenin işlevsel özelliklerinden ayrı tutmak gerekir. Ortaçağ İtalyanları ve modern risk sermayedarları felsefelerini tuttular ama işlevsel mekanizmayı evirip çevirdiler. Belki bugün İslami finansta ihtiyacımız olan tam da budur. Klasik bir Mudaraba sözleşmesinde bir taraf, Rab-Ul-Mal ya da finansör, sermaye sağlar, diğer taraf yani Mudarip ise girişimcilik sağlar ve işleri yürütmek için çaba sarfeder. Sözleşmenin temelinde yatan ortaklık ilişkisinde Rab-Ul-Mal sessiz veya pasif ortaktır. İşten veya yatırımdan elde edilen kâr taraflar arasında önceden belirlenmiş bir kâr-paylaşım-oranına (PSR) göre paylaşılır. Farzedelim bu 70’e 30 bir oran olsun ve büyük oran Mudarib’e gidecek olsun. Zarar durumunda Şeria hükümlerine göre tüm zararlar finansör tarafından taşınmalıdır. Ama finansörün işin gidişatına karışmasına izin yoktur. Yani Mudaraba anlaşması halka açık bir şirketle hisse yatırımı yapan birinin arasındaki anlaşmaya hayli benziyor. Aslında İslami bankacılık Mudaraba finansmanını hisse finansmanına denk tutar. Fakat Mudaraba finansmanı gerçekten bir hibrittir. Ne hissedir ne borçtur çünkü bir Mudarib için finansman şu nedenlerden ötürü geleneksel bir hisse finansmanı gibidir: (1) (faizin aksine) yıllık yapılması gereken ‘sabitlenmiş’ bir ödeme yoktur; (2) İslami bankalara yapılan ödemeler temettü gibi kârdan gelir, sadece kâr oluşursa dağıtılmak zorundadır; (3) İslami banka kâr oluşmamışsa ve haliyle paylaşılacak birşey yoksa bunu engelleyemez veya yasal yollara başvuramaz; ve (4) Mudaraba finansmanı kullanmak hisse finansmanındaki gibi bir firmanın riskini, borç finansmanının kaldıraçlı finansman kullanarak neden olduğu gibi artırmaz. Öte yandan Mudaraba anlaşmasının borç finansmanına benzer özellikleri de vardır: (1) İslami Banka’nın ‘sabit’ bir hakkını temsil eder, bu da ilk meblağ artı tahakkuk edilen ve ne olursa olsun bankaya borçlu olunan kâr veya zarardır. (2) Mudaraba sözleşmesi borç gibi sonlandırılabilir. Mudarib ana parayı ve oluşan kârları İslami Bankaya geri ödeyerek bu sözleşme ilişkisini sonlandırabilir.

Devamı Derin Ekonomi Mayıs 2017 sayısında …

Dikkat çekenler...