Koronadan sonra popülerleşebilecek fikirler

Bugünlerde pek çoğumuz, evlerimize kapanmış, korona virüs salgınının geçmesini veya en azından bir ara vermesini sabır ve endişe ile bekliyoruz. Bu arada medyadan akademiye çeşitli cenahlarda koronadan sonra dünyanın nasıl bir yer olabileceğine ilişkin tahmin ve spekülasyonlar yapılıyor.

Sık sık ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ sözünü işitiyoruz ama tam olarak neler olabileceğini adlı adıyla söyleyebilenlerin sayısı az. Bununla birlikte, hastalığın gidişatı ve yakın geleceğe ilişkin muhtemel gelişmeler hakkında bugün birkaç ay öncesine göre nispeten daha fazla doneye sahip olduğumuz için, bazı öngörülerde bulunmak üzere kendimizde daha fazla cesaret de bulabiliyoruz. Neler olabileceğine ilişkin yeni fikirlere büyük bir iştahla ihtiyaç duyuyoruz belki ama birtakım eski veya kadim fikirlerin de yeniden dirildiğine ve gündeme geldiğine şahit olabiliriz. Kişisel kanaatime göre, bunlardan biri, ünlü Amerikalı iktisatçı ve sosyolog Thorstein Veblen’in 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, ABD’nin büyük ekonomik bir atılım gerçekleştirmekle birlikte 1929 yılındaki Büyük Buhran’a da adım adım sürüklendiği yıllarda söyledikleri ve yazdıkları olabilir.

Niall Kishtainy, Ekonomi’nin Kısa Tarihi adlı kitabında Veblen’in zamanında büyük tartışmalar yaratmış kendine has kişiliği ve zamanının normallerine epey ters fikirleri hakkında derli toplu bir döküm sunuyor. 1857’de ABD’nin Wisconsin eyaletinde Norveç göçmeni çiftçilerin yoğun olarak yaşadığı bir kasabada doğan ve küçük bir cemaat içinde yetişen Veblen, daha gençlik yıllarından itibaren normallikten uzak durmuş, yapıp etkileri ile etrafında rahatsızlıklara sebep olmuştu. Aykırı fikirlerini bulunduğu tüm ortamlara taşıyan Veblen, Yale Üniversitesinde doktora yaptıktan sonra, biyolojiden antik mitlere kadar pek çok farklı konuda okumalar yapmak üzere Minnesota’da bulunan aile çiftliğine geri dönmüştür.

Veblen’in yetişkinliğe geçtiği yıllar, ABD’de büyük altyapı ve sanayi yatırımlarının yapıldığı, üretimin katlandığı, özellikle Avrupa’dan akan göçmenlerin verdiği enerjiyle ekonominin şaha kalktığı, bu arada devasa servetlere sahip yeni zenginlerin türediği bir devirdir. Mark Twain’in ‘Yaldızlı Çağ’ dediği bu dönemde ABD, dev üretim kapasitesiyle Britanya’yı da geride bırakıp dünyanın en büyük ekonomisi konumuna yükselmiştir.

Veblen, bu ekonomik yükseliş döneminde ortaya çıkan yeni zenginlerin gösteriş merakından ve onlara özenen orta sınıfların sınırsız tüketim hevesinden büyük bir rahatsızlık duyuyordu. F. Scott Fitzgerald’ın The Great Gatsby adlı klasikleşmiş romanında dışı yaldızlı içi trajik bir portre eşliğinde betimlediği bu şatafatlı yıllarda, tüketim ve dolayısıyla üretim, rasyonel ihtiyaçların giderildiği bir yol olmanın ötesine geçmiş, insanların kazandığı paraları altın saatler ve mermer heykeller satın almak üzere fütursuzca harcadığı irrasyonel bir çılgınlığa dönüşmüştür. Birçok ekonomistin üretim ve tüketim kararlarını rasyonel bireylerin tercihi olarak gördüğü bir dönemde, Veblen’in meşhur kitabı The Theory of the Leisure Class’ta (Aylak Sınıfın Teorisi) sunduğu bu aykırı bakış açısı, düşünce çevrelerinin ezberini ve konforunu bozuyordu.

Bu dönemin ete kemiğe bürünmüş bir portresi olarak demiryolu yapım işlerinden milyarlarca dolar kazanmış Cornelius Varderbilt’i anan Veblen, onun Rhode Island’da karısına yaşgünü hediyesi olarak vermek üzere yaptırdığı, inşasında kare mermerlerin kullanıldığı 170 bin metrekarelik görkemli sarayından bahseder. Veblen bu doymaz iştihayı ‘girişimcilik’, ‘başarı’, ‘zenginlik’ gibi olumlu sözcükler yerine ‘yırtıcılık’ ve ‘barbarlık’la özdeşleştiriyordu.

Veblen, bu ‘aylak’ hayat tarzı karşısındaki itiraz ve tiksintisini kişisel yaşamına da yansıtmıştı. İnsanların gösteriş amacıyla giydiği kıyafetleri israf saydığı için, kendisine biraz büyük de gelen, muhtemelen onlarla yatıp kalktığı kıyafetlerle yaşamını sürdürüyordu. Bir ara ipekli ve yünlü giysiler yerine kağıttan yapılmış kıyafetler giyilebileceğini önerecek kadar ‘ileri gitti.’ 1925 yılında, ironik bir şekilde, Amerikan Ekonomi Derneği’nin başına geçmesi teklif edilerek meslektaşları tarafından  onurlandırılmak istenen Veblen, bu teklifi -beklendiği gibi- reddederek, ömrünün son demlerini, California’da San Francisco körfez bölgesinde bulunan (ve bugün Apple, Google, Facebook, Logitech, PayPal gibi pek çok teknoloji devine ev sahipliği yapan) Palo Alto’nun dışında, yabani otlarla çevrili bir tepenin üzerindeki kulübesinde, fareler ve kokarcalarla bir arada yaşayarak geçirmeyi tercih etmiştir.

Tam da söylediklerinin gerçekleşmeye başladığı bir zamanda, yani Büyük Buhran’ın ilk günlerinde, 1929 yılının Ekim ayında hayata veda etmiştir. Ruhu bugünler için de pek çok şey söylüyor.

Dikkat çekenler...