20. yüzyılın başında Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden biri olan İsveç yüzyılın sonunda kıtanın ve dünyanın en zengin, en müreffeh ülkelerinden birisi haline geldi. İsveç bunu doğru iktisadi kalkınma politikaları tasarlaması ve uygulaması sayesinde başardı. Bu politikaların arasında yerli sanayinin kurulması da vardı. Özellikle savunma alanında.
Siyasi olarak tarafsız ve bağlantısızlık prensipleriyle hareket eden İsveç, bu iktisadi politikalar sayesinde bugün dünya uçak sanayinde söz sahibi az sayıda ülkeden bir tanesi oldu. Bu küçük ülke bunu nasıl başardı?
Almanya ve Rusya gibi büyük güçlerin tehdidi altındaki İsveç’te II. Dünya Savaşı sırasında güvenlik kaygıları giderek artmıştı. Bu kaygı, İsveç Hükümetini savunma gücünü artırmaya itti. 1936 yılında, dünyada yeni gelişen hava kuvvetlerinin ülkenin askeri gücü için kritik olduğu düşünüldüğünden İsveç Hava Kuvvetleri’ne büyük bir fonlamanın tahsis edilmesine karar verildi. Hava kuvvetleri bu fonla çok sayıda uçak satın alacaktı.
İsveç bu uçakları dışarıdan satın almak ile yerli imkanlarla geliştirilmesi seçimiyle karşı karşıya kaldı. Yani, aç kalan bir ülke balık mı alacaktı yoksa balık tutmayı da değil, balık yetiştirmeyi mi öğrenecekti? Birçok gelişmekte olan ülkenin bugün bile bu soruyu kendisine sormadığının altını çizelim.
Doğru soruyu soran İsveç doğru cevabı verdi; ikinci yolu seçti. İsveç dışarıdan balık almayacak kendi balık yetiştirme kapasitesini oluşturacaktı. Bu seçim İsveç’te bugün hala dünyada söz sahibi olan havacılık endüstrisinin temelini oluşturdu ve İsveç’in sınai ve ekonomik kalkınmasına hizmet etti.
Devamı Derin Ekonomi Aralık 2017 sayısında…