İran’ın eksen kayması

İran ile BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri ve Almanya arasında Viyana’da varılan uzlaşma, belki Soğuk Savaş sonrası en büyük kırılmalardan biridir. Daha da geriye gidelim; 1979’dan bu yana devam eden İran direncini önemli ölçüde aşındıracak gelişme, ülkenin küresel sistemle uyumunun yeniden başlatılması, Atlantik Ekseni ile Şah döneminden sonra ilk kez açıktan el sıkışması olarak da tanımlanabilir.

Anlaşma, uygulanabilirse eğer, Ortadoğu denklemini sıfırlayabileceği gibi, yeni bir güç haritası oluşturacak, küresel ölçekteki güç oyunlarında da taşları yerinden oynatacak güce sahip. Son yıllarda İran’ın başarı gösterdiği jeopolitik atılımlar; Lübnan’dan Yemen’e kadar uzanan İran etkisi, Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasındaki güç şovu, enerji denklemindeki oyunbozan rolü, Arap kuşağına yönelik yıpratıcı kazanımları Tahran’ı ciddi anlamda bölgesel güç haline getirmiştir.

Devrim sonrası çatışmacı politikalar, küresel sistemle ısrarlı hesaplaşma, İran’ı çatışmadan güç devşiren en önemli ülke haline getirdi. Dış politikada aşırı pragmatizmi ile ABD karakterine, çatışmadan güç kazanması ile de İsrail tarzına sarılan İran, Soğuk Savaş sonrası Asyalı güçlerle ilişkilerini çok rasyonel biçimde kullandı ve bunu bir kazanıma dönüştürdü. Küresel sistemde Batı ile Doğu arasındaki bütün ayrışmalar, güç mücadeleleri, ekonomik savaş, jeopolitik hesaplaşma, hepsi İran tarafından akıllıca kullanıldı.

Bu süreç ortaya ciddi bir güç çıkardı. Ancak o güç, İran’ı dış saldırılardan, müdahalelerden korumanın ötesine geçip emperyal, sınırlı da olsa oyun kurucu bir ülke haline getirdi. Agresif bir İran çıktı ortaya. Batı’ya yönelen öfkesini son yıllarda doğrudan kendi coğrafyasına yönlendirdi. Bu da, Müslüman dünyada çok ciddi kırılmalara, ayrışmalara neden oldu.

Şu tespit önemli: İran, Batı ile çatışırken coğrafya ile yakın durdu. Bu ona güç verdi. Kazandıkça, gücü keşfettikçe coğrafya ile çatışmaya başladı. İşte ne olduysa bu sırada oldu. Coğrafya ile çatışmaya başladığı sırada Batı ile uzlaştı. Sanırım Devrim sonrası İran’ın en büyük dönüşü, eksen kayması bu olacaktır.

Atlantik ekseni ise, eskiden sadece İran’la uğraşıyor, onu kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Ama zamanla İran mezhep kimliği üzerinden bir harita uyguladı, bu yolla bir bölge gücüne dönüştü. Batı için sadece İran’ı değil, onun temsil ettiği bir bölge vardı artık. Çünkü bu ülke, Basra Körfezi’nden Akdeniz kıyılarına, Kızıldeniz’den Kafkaslara kadar oyun kurucu, olamazsa mutlaka oyun bozucu olarak operasyon yapabilme kabiliyetine sahipti

Yeniden eskiye, ilk döneme, İran’ın yalnız olduğu günlerdeki yaklaşıma döndüler. Sadece İran’ı kontrol etmek, onunla barışmak, onu ailenin içine almak bütün bu bölgelerdeki operasyonları da kontrol altına almak anlamına geliyordu çünkü.

Nükleer uzlaşma, kendi teknik alanı dışında bu tür jeopolitik hesaplar üzerine kuruldu. İran ve Batı arasında müthiş bir diplomatik satranç oynandı ve halen oynanıyor. Çünkü anlaşmanın hepsi bugünkü kadar değil. Uygulamada detayların nasıl da ciddi sonuçlara yol açacağını göreceğiz. Belki o detaylar uygulamayı çok kez kilitleyecek ve bu anlaşma sanıldığı gibi başarıyla sonuçlanmayacak.

Nükleer teknolojide bağımsızlık, İran’ın en büyük mücadelesiydi. Bu anlaşmayla en azından nükleer alanda bir denetim, bir vesayet tesis edilecek gibi. Uzlaşmanın ilk adımı bunun üzerine kuruldu. Yine de İran-Batı arasında uzun bir gelecek var üstesinden gelinmesi gereken. Bu anlaşma Şii-Sünni ayrışmasını derinden etkileyecektir. İran bu güçle bölgeye daha da saldırganlaşacak, bölge de ona karşı bilenecektir.

Zafer gibi görünen şey, aslında uzun vadede İran’ın teslim alınmasıdır. Artık ideolojik kimlik İran’ın bayrağı olmayacaktır. Çıkar ve güç ilişkilerine doğru daha renksiz bir İran izleyeceğiz.

 

Peki bu gelişme Türkiye’yi nasıl etkiler?

Sanırım Türkiye’de bu yönde çok yaygın ve derinlikli bir tartışma açılması gerekiyor. Türkiye’nin Batı ile ilişkileri, İran’ın bu yeni durumu, sadece siyasi ve jeopolitik değil, ekonomik sonuçlarıyla da çok ciddi biçimde sorgulanmalıdır.

Bu konuda söyleyeceğim ilk cümle şudur: Türkiye’nin yüzyıllık vesayetten kurtulmak için büyük bir mücadele başlattığı bir dönemde, İran, Batı eksenine giriyor. Yeni denklem bu!

Dikkat çekenler...