Ülkemiz son on yılda TCMB verilerine göre 385 milyar dolar cari açık vermiştir. Bu açığın ise sadece 92 milyar doları “Doğrudan Yabancı Yatırımları” ile finanse edilmiştir. Kalan bakiyenin takribi 250 milyar doları ise borç alınarak kapatılmıştır. Dünyada yabancı para cinsinden borcu olamayan tek ülke ABD’dir. Elindeki rezerv para ABD doları sayesinde yıllarca cari açık vermesine rağmen sıkıntı yaşamayacak tek ülke de rezerv para avantajından dolayı ABD’dir. Bunun haricinde hiçbir ülke devamlı surette borçlanıp ekonomik hayatına sağlıklı haliyle devam edemez.
DENGE BİRBİRİYLE YAKIN İLİŞKİDE…
Döviz dalgalanmasını bastırarak yani TL’yi değerli tutarak yapılacak her hamle bugünün yarına ötelenmesinden başka netice vermez. Zira faiz artışına gidilen her noktada ülkeye döviz girişi sağlanır bu sayede TL değerlenir, TL değerlendikçe cari açığımız yükselir. Borcumuz artar. En nihayetinde borç verenler mızmızlanmaya başladığında veya küresel rüzgarların tersten esmeye başladığı bir dönemde para çıkış yapmaya başlar. O anda kurlar hızlıca aleyhimize yükselir. Bu esnada fiyat artışları yani yüksek enflasyon başlar. Faiz arttırdıkça da toplam borcunuz artmaya devam edecektir. Bu işten tek kurtuluş yolu cari fazla vermeye başlamaktır.
Neden TCMB döviz rezervlerimizin azlığına işaret ediyorlar?
Cari açığı olan bir ülkenin döviz rezervi olması imkansızdır. Zira ülkenin harcamaları fazla gelirlerinin az olduğu şekliyle cebinde kalan paranın olması mümkün değildir. Bu nedenle TCMB de duran rezervler yine ekseriyetle borçlanarak aldığımız yabancı sermayedir. Peki hal böyleyse neden yabancı kurumlar rezervleriniz düşük yükseltin demekteler? Herhangi bir ekonomik sıkıntı anında ilk gelenler paralarını alıp yurtdışına götürebilsinler diye… Zira örneğin TCMB net rezervimizin her 30 milyar dolar artışında takribi %6 faiz ödeyerek 1.8 milyar dolar borcumuz ve dolayısıyla cari açığımız artmaktadır.
Devamı Z Raporu Haziran 2019 sayısında…