Evrensel Temel Gelir üzerine

Pandemi nedeniyle iyice can yakmaya başlayan kitlesel ve kronik işsizlik, Evrensel Temel Gelir fikrini yeniden gündeme getirdi. Hatta bazı ülkelerde bu konuda birtakım somut adımlar da atılıyor. Bu fikrin yeniden gündeme gelmesi korona salgınının bir sonucu olarak görülebilir belki ama, yaşananların arkasında konjonktürü çok aşan yapısal ve geri döndürülmesi imkansız dinamikler var aslında. Peki tam olarak neler olup bitiyor?
Dijital enformasyon teknolojilerinin yükselişi, iş dünyasında devrimci bir dönüşüm başlatmış durumda. Bu dönüşüm an itibariyle bütün ‘yaratıcı yıkım’ gücüyle yoluna devam ediyor, önüne çıkan her şeyi başkalaşıma uğratıyor.
Bu büyük dönüşümün veya yaratıcı yıkımın neticelerinden biri, yapay zekanın yükselişi oldu. Yapay zeka şu anda, çok yakın zamana kadar insanların yapageldikleri pek çok işi üstlenmeye hazır durumda, hatta yavaş yavaş üstleniyor. Yakın gelecekte şoförlükten noterliğe, muhasebecilikten kasiyerliğe kadar pek çok iş tarihe karışabilir.
Yapay zekanın yapabileceği işler, nispeten az vasıf gerektirenlerle sınırlı değil üstelik. Bugün yapay zeka ve makine öğrenmesi, savaş meydanlarından borsalara kadar, zorlu ve beceri gerektiren pek çok alanda karşımıza çıkabiliyor. Dahası, yapay zeka yaratıcı mesleklere de el atmaya başladı. Bugün şarkı besteleyen, resim yapan, şiir yazan robotlar bile mevcut.
21 Yüzyıl için 21 Ders adlı kitabında bu konuya da değinen Noah Harari’ye göre “İnsanlar ekonomik değerlerini yitirmek üzereler çünkü zeka bilinçten ayrılıyor.” Öyle ki, yakın gelecekte insanların büyük bir kısmı işsizlik yerine ‘işlevsizlikten’ şikayet etmeye başlayabilirler: Yakın gelecekte “insanlar için pek çok yeni meslek ortaya çıksa da ‘işlevsiz’ bir sınıfın doğmasına tanıklık edebiliriz. Eşzamanlı bir şekilde hem yüksek işsizlik oranı hem de nitelikli işçi eksikliğinin yaşandığı iki yönlü bir belayla uğraşmak zorunda kalabiliriz. Çoğu insan, 19. yüzyılda at arabası sürücüsüyken taksi şoförlüğü yapmaya başlayanların değil, 19. yüzyılda büyük bir hızla iş sahasının bütünüyle dışına atılan atların kaderini paylaşabilir.
Bu ciddi ihtimal, mevcut gelir ve servet eşitsizliğini iyice artırabilir, uçurumu daha da derinleştirebilir. Yapay zekalı makinelerin sahipliğini elinde bulunduran ‘süper sınıf’ servetine servet katarken, kalıcı işsizlik ile sınanacak büyük insan kitleleri mutlak yoksulluk trajedisine mahkum olabilir.
Peki, işsizlikten de öte işlevsizliğin hükmedeceği bu distopik dünyada insanlar ne yapacak? Nasıl para kazanacak? Hayatlarını nasıl idame ettirecekler? Bunlar aslında sadece yakın geleceğin değil, bugünün de soruları. Çünkü otomasyonun yükselişi şimdiden ciddi bir işsizlik yaratmaya başlamış durumda. Dünyanın pek çok ülkesindeki kronik yüksek işsizlik oranlarının, özellikle de genç işsizlik oranlarının bir sebebinin de teknoloji olduğu düşünülüyor.
Bu büyük ve gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel trajediden sakınmak için şimdiden çareler aranmaya başlanmış durumda, ‘iş sonrası dünya’ için pek çok yeni çözüm önerisi üretiliyor. Bunlardan biri de, Evrensel Temel Gelir (ETG).
Bu ilginç fikir, tüm vatandaşlara herhangi bir şart koşmadan ömür boyu, cüzi veya sefalete düşmelerine engel olacak miktarda bir ücretin düzenli olarak ödenmesi esasına dayanıyor. Bill Gates, Elon Musk gibi teknoloji alanındaki iş liderlerinin de desteğini almış olan ETG’yi savunanların bir gerekçesi de, küresel gelir uçurumunun gittikçe derinleşmesi ve ufukta buna çare olacak herhangi bir çözümün görünmemesi.
Konu hakkında, kaynağın nereden bulunacağı, kimleri ve ne kadar süreyle kapsaması gerektiği, insanları tembelleştirip tembelleştirmeyeceği, çalışanların motivasyonlarını düşürüp düşürmeyeceği, üretimi azaltıp azaltmayacağı, enflasyonu artırıp artırmayacağı gibi birçok tartışma yapılırken, bir yandan da bazı pilot uygulamalara girişiliyor.
‘İş sonrası dünyada’ insanların iş diye ne yapabileceğine ilişkin fikir yürütenler, çocuk bakımı, yaşlı bakımı, komşulara yardım etme, eğitim alma veya verme, sanat veya bilimle uğraşma, birtakım toplumsal faaliyetlere katılma gibi, şimdiye kadar pek meslek olarak görülmeyen pek çok uğraşın olduğunu ve ETG’nin bu uğraşlar karşılığında ödenebileceğini söylüyorlar. Başka bir deyişle, bu gündelik meşgale ve sorumlulukların birer kamu görevine çevrilebileceğini ifade ediyorlar.
Yoksulluk ve sosyal adaletsizlikle mücadele etmek üzere geliştirilen bu ‘iyi niyetli’ fikir, uygulanabildiği takdirde, geniş kitlelerin memnuniyetsizliğine bir süreliğine ve bir nebze de olsa çare olabilir belki ancak kalıcı çözümler için başka ufuklara bakmak gerekiyor. Onlara da başka bir yazıda değinelim.

Dikkat çekenler...