Dünya ihracat sıralamasında Türkiye’nin yeri

Başarı çoğu zaman göreceli bir olgudur. Hatta sübjektiftir bile denebilir. Bu nedenle bir eylemin doğurduğu neticeleri objektif kriterlere dökmek için sayıları kullanmak taraflı tarafsız herkesin
kabulüdür. Kurun 9-10 lira gideceğini savunup, hane halkımıza 6-7 liradan doları satıp bugün keyiflerini çatan bir hayli sözde ekonomist görünümlü ancak farklı amaçlara hizmet eden sosyal
medya yazar ve çizerleri malumunuzdur. Takipçileri de yüz binler ile ifade edilebilir seviyededir. Zira ne kadar doğru söylediğinizden ziyade ne kadar fanatik olduğunuz, keskin ve iddialı
cümleler kurduğunuz önemlidir bu medya tarzında. Temel argümanları da kabaca son yirmi yılda fabrikaların kapandığı, üretimin çok arka plana itildiği, yatırımcının sanayiden çekildiğidir.

Ekonomik rakamları bilenler için bu argümanı “hadi ordan” canım deyip savuşturmak kolaydır. Fabrikalar 2000’den evvele göre azalmışsa ve Türkiye yeni bir teknoloji bulup mal ve mamulü ot gibi
topraktan mahsul olarak almıyorsa mamul ihracatımız nasıl olur da 37 milyar dolardan 170 milyar dolarları buldu? Demek ki fabrikalar artmış. Şimdi geliştirilen ikinci argüman ise dünya ülkelerinin hepsinden
en az bunun kadar artış olduğudur. Biz de bunu inceleyelim istedik. Aşağıda Dünya Banka’sının veri tabanından derlemiş olduğum tablo bulunmaktadır. İlk sütunda MSCI tarafından gelişmekte olan ülkeler
olarak sınıflandırılmış ülke listesi ve hemen yan sütunlarında sırasıyla 2002 yılı ihracatı, 2018 yılı ihracatı ve son sütunda da 2002’ye göre ihracatın kaç misli arttığı bilgisi bulunmaktadır.

Devamı Z Raporu Ekim 2019 sayısında …

Dikkat çekenler...