AFRASYA serbest bölgesi ve güvenli limanı Türkiye: Karadeniz ve Akdeniz havzalarında bir cazibe merkezi oluşturma

20’nci yüzyılın ilk otuz yılında örtük olarak, İkinci Dünya Savaşından sonra ise resmen dünya siyaseti ve ekonomisine istikamet veren ülke ABD’dir. ABD, 1870 yılında dünyanın en gelişmiş ekonomisiydi. Askeri, siyasi ve kültür boyutlarını ekonomik büyüklüğüne paralel bir şekilde geliştirerek dört ayaklı bir sistemi kurguladı ve hegemonyasını sürdürülebilir kıldı. Kimi düşünürler, günümüz dünyasının Birinci Dünya Savaşı öncesi dünyasının durumuna çok benzediğini, uluslararası sistemin yeniden kurgulanma aşamasında olduğunu ileri sürüyor. Buradaki akıl yürütme, kaynak-kullanım bakımından ülkeler arasındaki dengesizliği telafi etmeye dayanıyor. Mesela, sanayileşmemiş Arap dünyasındaki petrol başta olmak üzere doğal kaynakların ihtiyaç sahibi Batı ülkelerine sürekli sevkiyatını sağlamak savaşlar yoluyla mümkün olabilmiştir.

Bugün de, dünyadaki en büyük toprağa ve doğal kaynağa sahip olan ancak bu kaynakları kullanacak kapasitesi görece çok sınırlı olan Rusya’nın bu statüsünü sorgulayan mega bir plan olduğu görülüyor. Dolayısıyla, bir yandan ABD liderliğindeki Batı ülkeleri, diğer yandan Çin doğal kaynaklara hükmeden Afrika, Rusya, Ortadoğu ve Kafkasya’nın elindeki kaynakları kendi haline bırakmak istemedikleri ve aralarındaki rekabeti sıcak savaşa dönüştürecek kadar gözü kara olduklarını görüyoruz. Dünyadaki, yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar ile uzaydaki mülkiyetin kime ait olması gerektiğine ilişkin tartışmayı bir kenara bırakarak, oluşmakta olan yeni dünya düzeninde Türkiye’ye yönelik argümanımı tartışmak istiyorum.

İKİ KUTUPLU DÜNYANIN YENİDEN TAHKİMİ

ABD’nin günümüzdeki dünya hegemonyası yaklaşımına bakıldığında, iki kutuplu bir dünya tasarımını güçlendirmek istediğini düşünüyorum. ABD, askeri olarak, kendi hegemonyası bakımından Avrupa’daki sınırını, Ukrayna hariç, AB üyesi ülkelerin sınırlarıyla çizmiş görünüyor. Türkiye’nin konumu ise biraz tartışmalı, çünkü ABD Ege’de Yunan adalarını silahlandırıyor ve Yunanistan’a yeni askeri üsler kuruyor. Batı Blokunun serhat ülkesi olan Türkiye’deki ABD üsleri mevcutken, daha içerde kalan Yunanistan’a üsler kurulması, ABD’nin farklı senaryolara göre serhat ülkesini  değiştirme ihtimalini düşündüğünü gösteriyor. Benzer Şekilde 23 Mayıs 2022’de ABD’nin Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesini ilan etmesi ve geçtiğimiz günlerde Almanya’nın da bu çerçeve içinde yer alma arayışına girmesi, ABD’nin Çin’in açık deniz imkanını büyük ölçüde sınırlandırmayı tasarladığını gösteriyor. Rusya’nın rekabet, yenilik, sanayileşme, yaşanabilir rol model bir ülke olma ve dijitalleşme konusunda dikkat çekici bir performansının olduğunu söylemek pek mümkün değil; ancak Çin özellikle ekonomik performans ve yeni teknolojiler konusunda ABD ile yarışabilecek bir potansiyele sahip. ABD, Rusya ve Çin’e yönelik son aylardaki “zarfa koyma” politikasıyla önümüzdeki en az çeyrek asrın yol haritasını çiziyor. Uluslararası sistemin, ABD hegemonyasından çıkışını epey zorlaştıracak bu politikaların oldukça güçlü ardalanının ve altyapısının olduğunu düşünüyorum. Bu vizyon içinde, Türkiye gibi AB üyeliği planotik hale gelmiş NATO üyesi bir ülke için yeni bir rotaya ihtiyaç var mıdır, varsa en uygun rota ne olmalıdır?

Devamı Z Raporu Dergisi Kasım 2022 sayısında…

Dikkat çekenler...