2018: Petrodolardan petroyuana geçiş

2018 yılı “ticaret savaşları” olarak bilinen yeni dönemin başlangıç yılı olarak tarihteki yerini alacaktır. Bahse konu ticaret savaşları çok yönlü gerekçeler barındırmaktadır. Trump yönetimindeki ABD’nin Çin ile olan anlaşmazlıklarının ABD’nin Çin ile olan ticaret dengesizliği ve/veya ABD’nin iddia ettiği sözüm ona fikri mülkiyet hırsızlığı ile de ilgisi yoktur. ABD attığı adımlar ile amacı Çin’in dış pazarlara erişimini kısıtlamak, ileri teknolojik ürünlere rekabet imkânını daraltmak, küresel finans erişimini engellemek ve belki de bir ileri adım olarak ABD üniversitelerinde eğitime erişimi kısıtlamaktır. Bu süreç ve sebeplerin farkında olan Çin ABD’ye karşı hem temkinli hem de el altından tehditkâr karşılık vermesiyle ilk kez “tarife” uygulamaları lafzı “ticaret savaşları” tanımlamasına yerini bırakmıştır. Bu bahsi biraz irdelersek 2019 yılının köklü değişimlere yol açan olaylarını daha iyi anlayabiliriz.
Sene içindeki makalemizde iki ülke arasındaki ticaret dengesizliğinin gümrük vergilerini arttırarak çözülmeye çalışılmasının cari dengelemeye sebep olamayacağını izah etmiştik. Kısaca belirtecek olursak; cari dengelenme için ilgili malların tüketiminin temelinde oluşan sorunların çözülmesi gereğinden bahsedip bunun menşeinin neresi olduğu ile alakalı olmadığını belirtmiştik. Zira ABD Çin’den almadığı ürünleri veya koyduğu gümrük vergileri ile fiyatı yükselen ürünleri Çin yerine başka bir Asya ülkesinden almak durumunda kalacaktır. Bu çerçevede ABD’nin Çin ile dengesizliği azalırken başka bir ülke ile dengesizliği artacaktır. Velhasıl ticaret savaşlarının sebebi bu olmadığı aşikârdır.
Huawei CFO’su, bir diğer tanımlamayla Huawei firmasının sahibinin kızı, yaklaşık 4 hafta evvel Kanada da ABD’nin talebiyle göz altına alındı. Suçlama olarak İran yaptırımlarının delinmesi ifade edildi. Ancak ABD tarafından şimdiye kadar hiçbir örnek vaka da şirketin işlediği iddia edilen bir suç için yöneticiye yani şahsa ceza verilmemiştir. Örneğin 2011 yılında JP Morgan Chase İran, Küba, Sudan yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle 88 milyon dolar ceza ödemek zorunda kaldı fakat CEO’ları herhangi bir cezaya tabi olmadı. Bunun yanısıra 2010 yılından beri ABD yaptırımlarını delen Banco do Brasil, Bank of America, Bank of Guam, Bank of Moscow, Bank of Tokyo-Mitsubishi, Barclays, BNP Paribas, Clearstream Banking, Commerzbank, Compass, Crédit Agricole, Deutsche Bank, HSBC, ING, Intesa Sanpaolo, JP Morgan Chase, National Bank of Abu Dhabi, National Bank of Pakistan, PayPal, RBS (ABN Amro), Société Générale, Toronto-Dominion Bank, Trans-Pacific National Bank, Standard Chartered, and Wells Fargo gibi dünyanın en büyük kurumlarını da barındıran uzunca bir listeye ceza kesti. Ancak yine de hiçbiri CEO veya CFO nezdinde alıkonarak cezaya tabi olmadı. Bu konuda Çin gibi ülkemize de karşı yürütülen ABD menşeli çevreleme, köşeye sıkıştırma, dünya ile bağları zedeleme çabası ile Hakan Atilla davası önümüze konmuştur. Bunca kurum alenen işlenen suçlardan ceza dahi almışken bu cezalar yöneticiler nezdine çekilmemişken, ABD Çin ve Türkiye’ye farklı bir bakış açısıyla haksızca ceza verme ihtiyacına girdiği aşikârdır. Bu pencereden de baktığımızda ABD cezaları Çin ve Türkiye üzerinde farklı amaçlar güdülerek kullanılmaktadır diyebiliriz.

Devamı Derin Ekonomi Ocak 2019 sayısında…

Dikkat çekenler...