16 Nisan’daki ‘evet’e Avrupalı Türklerin katkısı

16 Nisan 2017 tarihinde ülkemizde yapılan halk oylamasında halkımız yüzde 51,41 oyu ve 1.378.000 oy farkıyla 18-maddeli Anayasa değişiklik paketini onayladı. Böylece halkımızın oylarıyla Anayasa’da çok önemli bir değişiklik başarılarak, 93 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı yürütme sistemine dayalı model yeni Türkiye’nin yönetim sistemi olarak belirlenmiştir. Bu sonuç hakkında şu önemli tespitleri yapabiliriz.

  • Her şeyden önce, yüzde 87,45 gibi çok yüksek bir katılımla batıdaki demokrasi havarilerine ders veren halkımız, büyük bir olgunlukla ve olaysız bir seçimde vatandaşlık görevini yapmışlardır.
  • Darbecilerin 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası ile on yıllarca yönetilen ülkemizde halkımız, son 10 yıl içinde tam 3 defa, 2007, 2010 ve 2017 yıllarındaki halk oylamalarında, sivil bir Anayasa’ya mührünü vurmuştur. Bundan sonra 18 maddenin 3 maddesi kısa bir süre içinde, diğer maddeleri ise uyum yasaları TBMM’de çıkarıldıktan sonra 3 Kasım 2019 tarihindeki seçimlerde uygulanacaktır.
  • 16 Nisan referandumu ile ilgili geçersizlik iddiası gülünçtür, hiçbir hukuki değeri yoktur, kullanılan 49,8 milyona yakın oyun sahibine haksızlıktır. yüzde 51,41 evet e karşı yüzde 48,59’luk sonuç ve 1.378.000 oy farkı çok kesin bir neticedir. Sandıkların hepsinde muhalefet partilerinin temsilcileri vardı ve tüm sandık sonuçlarında ıslak imzaları vardı. Kaldı ki, bazı zarflarda mühür olmadığı konusunda YSK, daha seçim sonuçları sayılmadan önce kararını vermiş, ve YSK’nın kendi bastırdığı o zarflardaki oyların heder olmasını engellemiştir. Mühürsüz zarfların sayısını ve bu zarflarda evet mi hayır mı tercihi olduğunu hiç kimse bilemez. Bir hata varsa, tüm partilerin temsilcilerinin olduğu sandık yetkilileri sorumludur. Ayrıca 1.378.000 gibi neredeyse 3 puanlık oy farkını kapatacak durumda değildir.
  • Halk oylamasına AB’nin, özellikle Almanya ve onun hinterlandındaki Hollanda, Avusturya, Belçika, İsviçre, Danimarka gibi ülkelerin ve AGİT’in aşırı ilgisi, ve halk oylamasından önce ve sonra müdahaleci tavırları esef vericidir. Bu ülkelerin hükümet ve muhalefet yetkilileri ile medyalarında, Türkiye, sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı yürütme sistemi hakkında son aylarda adeta linç kampanyası ve medya savaşı yürütülmüştür. Medyada her gün manşetlerdeki aleyhte haberler maalesef günlük toplumsal hayatı bile olumsuz etkilemeye başlamıştır. Bu saldırıda lokomotifliği Almanya yapmıştır. Bu aleyhte kampanyada ABD ve İngiliz medyası da bütün gücüyle dahil olmuştur. Evet lehine yapılacak propaganda çalışmaları, hatta Türk Bakanların ilgili ülkelere ziyaretleri yasaklanmış, hayır kampanyası ve terör örgütlerinin propagandalarına ise izin verilmişti.

Türkiye olarak güya bu ülkelerle NATO içinde askeri müttefik, G-20, OECD ve Avrupa Konseyi’nde üyelik, Avrupa Birliği’nde ise katılım müzakeresi yapan aday ülke konumundayız! Söz konusu ülkeler gerçek yüzlerini bir kez daha ortaya koymuşlardır. Biz onları Haziran 2013’deki Taksim-Gezi olayları, 17-25 Aralık 2013 darbe girişimi, PKK ve HDP destekçiliği, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminin kahramanca püskürtülmesinden duydukları üzüntü tablosu, ve nihayet darbecilere ve teröristlere ev sahipliği yapmalarından iyi tanıyoruz! AB ülkeleri ve batılı derin devletler, Türkiye’nin ekonomideki hızlı gelişmesinden, onları yakalamaya başlamasından, batılı ülkelere muhtaç olmamasından, milli ve bağımsız politikalar izlemesinden müthiş rahatsızlık, kıskançlık ve hasetlik duymaktadırlar. Onların görmek istediği Türkiye, beş Cent’e muhtaç olan, Avrupa ülkelerinin kapılarında borç arayan, birli- ğini istikrarını kaybetmiş, Suriye, Irak, Yemen, Libya’nın parçalanmış durumuna düşmüş bir Türkiye özlemi içindeler. İnşallah Rabbilalemin aziz ülkemizi ve halkımızı her zaman haçlı Siyonist saldırılardan koruyacaktır. Maalesef, tarihimizde gördüğümüz gibi, ülkemiz için de Türkiye üzerinde kötü emelleri olan emperyalist ülkelerle işbirlikçilik yapan ciddi sayıda kişiler ve kuruluşlar olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Siyaset mücadelesinde, halkın karşısında, başarısız olanlar son çare dış müdahalelere bel bağlamışlardır. Avrupa ülkeleri halk oylamasına gözlemci olarak, AGİT kanalıyla taraflı ve terörle içiçe gözlemciler göndermiş ve tüm gerçeklere aykırı bir rapor yayınlamıştır. Eğer yüzde 51,01 hayır oyu çıkmış olsaydı, sevinçle demokrasi zaferi kutlayacakları bir halk oylamasından ortaya çıkan yüzde 51,41’lik oran ve 1.378.000 oy farklı Evet’e gölge düşürmeye çalışmışlardır. Ayrıca halkoylaması öncesi ve sonrasında muhalif partilere kuruluşlara, medyaya propaganda lokomotifliği yapmışlardır.

Devamı Derin Ekonomi Mayıs 2017 sayısında …

Dikkat çekenler...