TEMATİK KUTUPLAŞMA GELGEÇ İTTİFAKLAR ÇAĞI

Dünyanın Soğuk Savaş sonrasında daha barışçıl bir yer olacağı düşüncesi yerini çoktan karamsarlığa bıraktı. ABD ve Batı Avrupa’nın Sovyetler Birliği karşısında oluşturduğu ittifak Soğuk Savaş’ta birkaç olay dışında kesintisiz işlese de, günümüzde dostluklar artık bu kadar net ve sürdürülebilir değil. Özellikle Trump iktidarı ile birlikte daha belirgin hale gelen Transatlantik ilişkilerindeki çatlak hızla büyüyor. ABD’nin etkisi azaldıkça güç dengeleri de değişiyor, doğal olarak ittifaklar da. Bu durum aynı zamanda ülkelerin farklı olaylar karşısında farklı tepkiler vermesinin, bambaşka cephelerde yer almasının da temel nedeni. Yakın dönemde Birleşmiş Milletler’deki Kudüs oylaması, Trump’ın sansasyonel bir kararla Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi, Kuzey Kore’yle yaşanan nükleer gerginlik süreci, güney sınırımızın ötesinde özellikle Suriye’de yaşananlar, İran’ın nükleer programı gibi uluslararası meseleler, ülkeleri her seferinde farklı ittifakların ve kutuplaşmaların içine sürükledi, sürüklemeye devam ediyor.
İçinde yaşadığımız yeni dünya düzeninde artık kalıcı kutuplaşmalara, uzun vadeli dost ve düşmanlıklara yer yok. Ülkeler meseleden meseleye, temadan temaya bambaşka kamplarda karşımıza çıkabiliyor. Zaman gelgeç ittifaklar çağı, devir tematik kutuplaşma devri.

Kadriye N. Tunçsiper 

Dünya, Soğuk Savaş’ın ardından birçok tarihi olaya tanıklık etti. ABD bu dönemin sona erişiyle nihai zaferini ilan etse de, içinde yaşadığımız somut gelişmeler, ülkelerin artık ideolojik olarak hareket etmediğini açıkça gösteriyor.
Yükselen yeni güçlerin eski ittifak yapılarının altını oyması, eskisine benzemeyen yeni ilişki biçimlerini beraberinde getirdi. Ülkeler artık farklı olaylar karşısında farklı hizalanmalar gösterebiliyor. Hatta bir olayda ortaya koydukları işbirliği, bir süre sonra yerini çatışmaya bırakabiliyor.
Yakın zamanda yaşadığımız ve dünyayı meşgul eden büyük uluslararası meselelerde takınılan muhtelif tavırlar, bir gelgeç ittifaklar çağında, ne zaman ne olacağı belirsiz bir tematik kutuplaşma devrinde yaşadığımızı tekrar tekrar ispat ediyor.
PASİFİK’TE YÜKSELEN TANSİYON
Kuzey Kore’de geçtiğimiz yıl boyunca yükselen tansiyon tüm dünyanın yüreğini ağzına getirdi. Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri karşısında ABD yönetimi bu ülkeyi yeniden teröre destek veren ülkeler listesine alırken tüm dünyada hidrojen bomba denemeleri sert bir biçimde kınandı. Füzelerin Japonya üzerinden fırlatılması ise bu ülkeyi harekete geçirdi. İkinci Dünya Savaşı’nın düşman ülkeleri ABD ve Japonya, BM’yi konuyu görüşmek üzere birlikte acil toplantıya çağırdı. Kuzey Kore ise BM’yi “ABD’nin emriyle hareket eden rüşvetçi ülkelerin oluşturduğu bir şer aracı” ilan etti.
Kuzey Kore’ye yönelik tepkilerde Rusya ve Çin’in de yer alması şaşırtıcı olmasa da Pekin yönetimi Kim Jong-un iktidardan inmesini desteklemiyor. Benzer şekilde Rusya da Güney Kore ve Japonya’yı ABD’nin yanında provokasyonlara gelmemeleri konusunda uyarıyor. Ayrıca hem Pekin, hem de Moskova ABD-Güney Kore askeri tatbikatlarına son verilmesi çağrısı da yaptı. Dolayısıyla Pekin ve Moskova uluslararası toplumla beraber hareket etse de Pyongyang’a karşı kapılarını tamamen kapatmıyor.
YENİDEN TİCARET SAVAŞLARI
ABD’de seçim kampanyasında dile getirdiği gibi Çin’e karşı ticaret savaşı başlatma hedefini tekrarlayan Başkan Trump’ın son olarak geçtiğimiz ay çelik ithalatına yüzde 25, alüminyum ithalatına yüzde 10 gümrük vergisi getireceğini açıklaması Çin’in tepkisini çekti. ABD yönetiminin dış ticaret açığı vermesinden sorumlu tutulan Çin’in ABD karşısındaki konumu ise hiç de güçsüz sayılmaz.
Çin’in iç pazarının da Çin’in büyümesi için daha önemli olduğunu unutmamak gerekiyor. Çin’in otomobiller ve akıllı telefonlar gibi ürünler için şimdiden dünyanın en büyük pazarı ve genel olarak, dış ticaret Çin için bir zamanlar olduğu gibi hayati değil. İhracat, 2006 yılında GSYİH’nın yüzde 37’sini oluştururken, 2016’da yüzde 20’nin altına düştü. Dolayısıyla ABD Başkanı Trump’ın kazanması çok kolay dediği ticaret savaşları o kadar da kolay değil.
Aslında ABD bu tavrı, ilk sinyallerini Trump’ın Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’ndan (TTIP) çekileceğini duyurmasıyla vermişti. Trump uzun yıllar ülkesinin desteklediği liberal uluslararası düzenin ilkelerini reddediyor ve çelik ve alüminyum kararı sonrası, Avrupa’nın ve ABD’nin birbirleriyle ilgili yaptırımlar uyguladığı ciddi bir olasılıkla karşı karşıyayız: NATO ittifakı içindeki bir ticaret savaşı. Peki, ABD ve AB artık müttefik değil mi? Buna değil demek şu an için çok zor. Ancak Trump’ın ithalata gümrük vergisi getirme kararı, 2003 Irak Savaşı’ndan bu yana Transatlantik ilişkilerindeki en önemli ayrışma olarak dikkat çekiyor. Meksika ve Kanada’ya sağlanan muafiyetler için gerçek dostlara sağlanan hak ifadesini kullanan Trump’ın AB’yi “gerçek bir dost” olarak görüp görmediği net değil.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Nisan 2018 sayısında…

Dikkat çekenler...