Birleşmiş Milletler’in son tahminine göre, 2030 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 66’sını oluşturacak 5 milyar insan şehirlerde yaşayacak. Bu oran 2050’de yüzde 75’e çıkacak. İnsanoğlu uzun tarihi boyunca hiç olmadığı kadar büyük bir yoğunlukla kentsel alanlara yığılırken, bu konuda en büyük cazibe unsurlarından biri, yüksek teknoloji ve bu teknolojinin öncülük ettiği yeni ekonomi. Yüksek teknoloji ve yeni iş alanları deyince, farklı kıtalara yayılmış bazı şehirler, diğerlerine göre biraz daha öne çıkıyor. Global ekonominin gidişatına şimdiden yön veren bu şehirler, diğer yandan geleceğin iş ve yaşam biçimlerini de inşa ediyorlar.
Kadriye N. Tunçsiper / Ezgi Çay / Esranur Eyupoğlu
Yaygın kabul edilen bir görüşe göre geçmişin şehirleri insanlar tarafından şekillendirildiyse, geleceğin şehirleri muhtemelen fikirlerle şekillenecek. Bu nedenle devletler arasındaki rekabet yerini yavaş yavaş şehirlerin rekabetine bırakıyor. Şu anda bile günümüz şehirleri ekonomi üzerinde hiç olmadığı kadar belirleyici. Özellikle gelişmiş ülkelerde bazı şehirlerin yarattığı ekonomi, bazı ülkelerin toplam ekonomisinin üzerine bile çıkabiliyor. Yenilikçilik kültürü, start-up ortaya çıkarma becerisi, ar-ge alanındaki kurum ve çalışan sayısı kadar teknoloji temelli işlerde çalışan profesyonelleri kendisine çekebilme potansiyeli şehirleri teknolojik şehir kategorisine sokabiliyor. Dünya ekonomisine yön verecek girişimlerin ortaya çıkabilmesi büyük ölçüde çok sayıda teknoloji işletmesine ev sahipliği yapan, gelirinin büyük bir oranını ar-ge çalışmalarına harcayan, Teknokentleri ve start-up kültürü olan şehirlerle mümkün. Bunu uygulayan onlarca şehir ise artık teknolojik girişimcilik ile özdeşleştirilen o bölgenin Silikon Vadisi sıfatı ile anılıyor.
KENTSEL TEKNOLOJİLER REVAÇTA
Şüphesiz bu gelişme üzerinde kentsel teknolojilere yoğun ilginin de etkisi var. Şehirler kalabalıklaştıkça, daha rahat yaşam üzerine geliştirilen teknolojilerde de artış görüyor. Geçtiğimiz on yılın en önemli teknoloji girişimlerinden bazıları aslında şehirlere odaklı. Uber ve Airbnb muhtemelen en çok bilinenler olsa da daha birçok şirket kentsel teknoloji konusunda sermaye yatırımı çekmekte zorlanmıyor. Şehirlerin nüfusunun artışı çevre kirliliği, gelir eşitsizliği, işsizlik gibi birçok problemi de beraberinde getirebiliyor. Şehirler küresel enerji tüketiminin yüzde 75’inden ve karbon salınımının da yüzde 80’inden sorumlu. Dolayısıyla gelecekte daha fazla insanın şehirlerde yaşayacağını düşünürsek, şehirlerin daha verimli hale getirilmesi bir zorunluluk. Bu nedenle her kıtadan şehirler akıllı şehir uygulamaları ile kentleri daha yaşanabilir kılmak için teknolojiyi günlük yaşama entegre edecek projeler geliştiriyor. Günümüzdeki en teknolojik şehirlerin geleceğe en hazır şehirler olması da bir tesadüf değil.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Aralık 2018 sayısında…