İŞGALCİ GÜÇ İSRAİL, SON 8 AYDA GAZZE’YE HİROŞIMA’YA ATILAN ATOM BOMBASININ ÜÇ KATINA DENK GELEN 78 BİN TON BOMBA ATTI. KULLANILAN BOMBALARIN NEREDEYSE TAMAMI SİVİL YERLEŞİM BİRİMLERİN BULUNDUĞU ALANLARDA KULLANILDI. İSRAİL HÜKÜMETİNİN ABD BAŞKANI JOE BİDEN’IN SON KALICI ATEŞKES PLANINI SÜRÜNCEMEDE BIRAKARAK GEÇERSIZ KILMASININ ARKA PLANINDA DA BU YIKIMI KALICILAŞTIRMAK VAR. HAMAS’I TAMAMEN YOK ETMENIN MÜMKÜN OLMADIĞI BİLİNMESİNE RAĞMEN İŞGALCİ GÜÇ GAZZE ŞERİDİ’Nİ YAŞANMAZ HALE GETİRMEYİ AMAÇLIYOR. ESAS HEDEF, BÖLGEDE YAŞAYAN 2,3 MİLYON FİLİSTİNLİYİ BİR SEÇİME ZORLAMAK; “AÇLIKTAN/ HASTALIKTAN ÖLÜM YA DA BÖLGEYİ ZORLA TERKETMEK.” İŞGALCİ GÜCÜN AMACI KISIK ATEŞTE BİR ETNİK TEMİZLİK GERÇEKLEŞTİRMEK.
SERNUR YASSIKAYA
Haziran ayının başında ABD Başkanı Joe Biden bir son dakika duyurusu ile Gazze’de İsrail’in sekiz ayı aşkın zamandır yürüttüğü katliam zincirini durduracağı düşünülen bir kalıcı ateşkes teklifini paylaştığında, dünya bir an için umutlanmıştı. Ancak bu umut kısa sürede yerini derin bir karanlığa bıraktı. Son aşamasında Gazze’nin uluslararası bir girişimle yeniden inşasını da içeren kalıcı ateşkes teklifi, işgalci güç İsrail’de aşırı sağcı Binyamin Netanyahu hükümetinin teklife ilişkin oyalama ve sürüncemede bırakma politikası sonucu boşa çıktı. Bu noktada Biden yönetiminin, 7 Ekim sonrası aşırı sağcı Netanyahu iktidarına açık veren destek politikasının asli sorumlu olduğunu kaydetmek gerekiyor. Washington’da Kongre’nin de desteğini arkasına alan Netanyahu iktidarı, tüm insanlık değerlerini ve insancıl hukuku ayaklar altına alarak, Gazze’de yaşayan 2,3 milyon Gazzelinin hayat hakkını hiçe saymaya devam ediyor. İşgalci güç sadece Biden tarafından duyurulan ateşkes planını çöpe atmakla kalmadı, yüzbinlerce Filistinli’nin son sığınağı olan Gazze’nin güneyindeki Refah bölgesine de askeri saldırı düzenledi. Saldırı sonucu, Gazze’nin İsrail kontrolünde olmayan tek dünyaya açılan refah Sınır Kapısı da işgalci gücün kontrolüne geçerken, insani yardımların girişi geçen bir aydan fazla süre zarfında tamamen durdu. Refah’a yönelik saldırıyla birlikte, bölgede bulunan 1,4 milyon Filistinli bir kez daha yerlerinden edildi.
SINIRSIZ YIKIM
İşgalci güç İsrail’in Gazze’yi insansızlaştırma planı çerçevesinde dünya tarihinde enderine az rastlanacak bir yıkım politikası uyguladığı görülüyor. 7 Ekim’den bugüne Gazze’ye, Hiroşima’ya atılan atom bombasının gücünden üç kat daha fazla 78 bin ton bomba atıldı. Öldürülen ve kayıp olan Filistinli sayısı 46 bini geçerken onbinlerce Filistinli de sakat kaldı. Atılan bombalar sonucu bölgedeki binaların yüzde 70’i oturulamaz duruma geldi. Konutların 83 bini tamamen kullanılmaz hale gelirken 303 bin konut kısmen kullanılamaz durumda. Sağlık sistemi nerdeyse işlemez konuma gelirken alt yapı tamamen yıkıldı. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) verilerine göre, Gazze’de 39 milyon tonluk enkaz oluştu. Sadece bu enkazın kaldırılmasının dahi gerekli araçlar sağlansa bile yıllar alabileceği değerlendiriliyor. İşgalci gücün hayata geçirdiği sınırsız yıkım sonucu Gazze’nin yeniden inşa maliyetinin 50 milyar doları bulabileceği hesaplanıyor. Netanyahu hükümetinin yeniden inşa sürecine izin vermemek adına Gazze’nin çeperinde oluşturduğu tampon bölge ve sınır kapıları üzerindeki kontrolünü devam ettirmeyi planladığı görülüyor.
HEDEF HAMAS DEĞİL FİLİSTİNLİLER
Sadece sivil nüfus yerinden edilmekle kalmadı, mevcut bina stoku ve yaşamın sürdürülmesi için kritik olan kurumlar ve alt yapı sistemleri de tamamen imha edildi. İşgalci İsrail, küresel tepkiye rağmen devam ettirdiği saldırılarını “Hamas’ı yok etmek” diye gerekçelendirse de, birçok İsrailli yetkilinin de itiraf ettiği gibi Hamas’ı yok etmenin mümkün olmadığı biliniyor. Eğer İsrail dahi Hamas’ı tamamen yok etmenin mümkün olmadığını kabul ediyorsa, mevcut saldırının ardında yatan esas gerekçe nedir? Öyle görülüyor ki, İsrail, Gazze’yi yaşanamaz bir bölgeye dönüştürerek, bölgede yaşayan 2,3 milyon Filistinliyi zorunlu göçe, olursa Mısır’a doğru sürmek olduğu söylenebilir.
KAHANİZMİN AMACINI HAYATA GEÇİRİYORLAR
7 Ekim sonrasında, İsrail hükümet birimleri tarafından hazırlanan bir raporda, işgalci gücün bu niyeti açık bir biçimde dillendiriliyordu. Gazze’deki nüfusun başta Mısır olmak üzere dünyanın birçok ülkesine zorla göç ettirilmesi yoluyla boşaltılması ve sonrasında işgalci yerleşim birimlerinin inşasının açılarak, Gazze’nin tamamen bir Yahudi işgaline uğraması hedefleniyordu. Mevcut İsrail hükümetinin ideolojik arka planına bakıldığında, özellikle Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Ben Smotrich’in takipçisi olduğu Kahanizm’in tüm Filistin topraklarını Yahudileştirme amacının uygulamaya konduğu görülecektir.
REFAH SINIR KAPISI MİHENK TAŞI
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun da, Birleşmiş Milletler kararları ve Oslo Anlaşmaları ile ulaşılması hedeflenen iki devletli çözüme ve 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletine karşı olduğu biliniyor. İşgalci gücün 7 Ekim sonrası bu hedefini gerçekleştirmek için harekete geçtiği görülmekte. Netanyahu hükümetinin hiçbir şart altında, içerdeki siyasi baskıya rağmen esir takasına yanaşmaması ve adeta İsrailli esirleri yürüttüğü soykırıma bir gerekçe olarak da kullanmaya devam etmesi, 8 aydan fazladır devam eden saldırılarının arkasında daha büyük bir hedefin yattığını gösteriyor. Bu noktada İsrail’in, Mısır ile imza altında alınan Camp David Barış Anlaşması’nı riske atma pahasına Refah Sınır Kapısı’nı kontrol altına almasındaki amacın da Gazze’yi Filistinsizleştirme amacı için bir mihenk noktası olarak kullanma amacının yattığı görülüyor.
Devamı Z Raporu Dergisi Temmuz 2024 sayısında…