AMERiKAN OLiGARKLARIN SEÇiM YARIŞI

Amerika Birleşik Devletleri Anayasa Mahkemesi’nin, 2010 yılında, şirketlerin de insanlar gibi ifade özgürlüğüne sahip olduğunu öne sürerek, seçilecek adaylara sınırsız para yardımı yapabilmesinin önünü açan bir karara hükmetmesi, 2016 başkanlık seçimine de damgasını vurdu. Kararın, Cumhuriyetçilerin başvurusu üzerine 5’e 4 oyla alınması, ABD’de yargı vesayeti ve oligarkların hakimiyeti tartışmasını tetikledi. Hillary Clinton’un ve Donald Trump’ın arkasındaki sermaye grupları ise Amerikan rüyasının bilinçaltına ışık tutuyor

Yakup Kocaman

A combination photo shows Democratic U.S. presidential candidates Bernie Sanders (L) and Hillary Clinton (R) at their respective Super Tuesday primaries rally in Burlington, Vermont and in Miami, Florida respectively on March 1, 2016. REUTERS/Brian Snyder, Javier GaleanoBir çobanla bir sanatçı eşit oy hakkına sahipse demokrasi vardır ama bir insanla bir şirket eşit oy hakkına sahipse o demokrasi midir? Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seçim sistemine göre seçmenlerin istedikleri adaylara para yardımı yapması yasal bir hak. Ancak, 100 yıldan uzun bir süredir sadece insanlar için geçerli olan bu hak ABD Anayasa Mahkemesinin, 2010’da verdiği bir yargı kararıyla artık şirketler için de geçerli hale geldi. 2012’de iki başkan adayı, Barack Obama ve Mitt Romney, ABD seçim tarihinde o güne kadar toplanmış tüm para yardımlarından daha fazla bir meblağı, 2.4 milyar doları, tek seçimde toplamıştı. Milyar dolarlara hükmeden şirketlerin, kasalarından yüz milyonlarca dolara varan paraları adaylara sınırsız şekilde akıtabilmesinin önünü açan AYM kararı, şimdi Kasım 2016 seçimlerinin de en alevli konusu. Mahkemenin, beyazların ve en zenginlerin temsilcisi olarak bilinen Cumhuriyetçi Parti taraftarlarının başvurusu üzerine böyle bir hüküm vermesi, mahkeme üyelerinden ikisinin ülkenin en büyük ikinci zengin ailesi olan Cumhuriyetçi Koch Kardeşlerin finanse ettiği etkinliğe katıldıklarının iddia edilmesi, üstelik kararın 5’e 4 bir bıçak sırtı oylamayla alındığıyla birlikte düşünüldüğünde mesele çoktan komplo teorisi boyutuna ulaşmış oluyor.
ABD oligarşik bir rejime doğru mu gidiyor tartışmasını başlatan bu sürecin başlangıcı, ABD’li ünlü eleştirmen ve yönetmen Michael Moore’un, 2004 yılında yayınladığı, Cumhuriyetçi ABD Başkanı George W. Bush’u yerden yere vuran, sinema tarihinde izlenme rekorları kırmış Fahrenheit 9/11 isimli belgesele dayanıyor. Benzer türde karşıt belgeseller çekmek için harekete geçen Cumhuriyetçi partinin eski yöneticilerinden David Bossie, 2001 yılından bu yana başkanı olduğu Citizens United isimli kar amacı gütmeyen organizasyon aracılığıyla Demokrat parti adaylarına karşı sinema filmleri çekmek, karşıt reklam kampanyaları yürütmek gibi faaliyetler yürütmeye başladı. Citizens United, 2008 başkanlık seçimleri öncesinde Demokrat partiden aday adayı olan Hillary Clinton’a karşı çektiği “Hillary:The Movie” filmini seçime 1 ay kala reklam etmek isteyince yerel bir mahkeme buna izin vermedi. Dava ABD Anayasa Mahkemesine böyle taşındı.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Temmuz Sayısında…

Dikkat çekenler...