Yerli otomobil demişken: Volkswagen’in hikayesi

1960 yılında ülkemizde ilk yerli otomobil süreci yaşanırken Çetin Altan, Doğan Nadi, Çetin Emeç gibi gazeteci kamuoyu önderleri Türkiye’nin sanayileşmesine, özellikle otomobil sanayinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı. Devrim otomobilinin başta başarılı olan epik hikayesi bu baskılarla fikrin sahipsiz kalmasıyla bir çıkmaz sokağa dönüştü. Peki diğer ülkeler nasıl bir deneyim yaşamıştı? İki ayrı kıtadan, iki ayrı döneme ait iki örneğe bakalım.

Hitler’in fikriyle 1937 yılında kurulan Volkswagen, 2015 yılında “Dünyanın en çok satan otomobili” unvanını Toyota’nın elinden aldı. Müşterilerinden aldığı şikayetlerin giderek artmasına ve bu aralar emisyon kriziyle boğuşmasına rağmen Volkswagen, o yıldan beri bu unvanı elinde tutmaya devam ediyor. Volkswagen’in kuruluşu, birçok Avrupalı otomobil markasına göre oldukça geç bir tarihe tekabül ediyor.
O dönemdeki rakipleri 1900’lü yılların başlarında faaliyetlerine başlamışken, Volkswagen, yaklaşık 30-35 yıl sonra bu yarışa katılmıştı. İsmi “Halkın Arabası” (volk: halk; wagen: araba) anlamınd belirlendi. Hitler liderliğindeki Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi, şirketi Alman halkına tek model, ucuz halk tipi otomobil üretimi hedefiyle Alman Otomotiv Birliği’ne kurdurdu. Almanya’nın milli otomobil üretme fikri, aslında daha eski zamanlara dayanıyordu. Dünyada otomobil üretiminin yeni yeni başladığı 1920’li yıllarda, Adolf Hitler (hapiste olduğu dönemde) her Almanın, özellikle de işçi sınıfının rahatça satın alabileceği ve dört
kişilik bir ailenin rahatça sığabileceği bir arabanın üretilmesini istiyordu. Henry Ford’dan da esinlenen ve Kavgam adlı kitabında da bahsettiği bu düşüncesinin faaliyete geçmesi için ülke içerisinde mühendislerle görüşerek, maliyeti 990 Mark (O dönemdeki kurla 396 ABD Doları) olan bir otomobil üretilmesini istedi.

Devamı Z Raporu Şubat 2020 sayısında…

Dikkat çekenler...