Amerika Birleşik Devletleri, devletin kuruluşundan itibaren silah (savunma), havacılık ve uzay gibi sektörleri çok yakından izledi ve bu sektörlerdeki şirketleri çeşitli araçlarla destekledi. Mariana Mazzucato’ya göre Amerika Birleşik Devletleri’nin son 20 yıldaki teknolojik ve sınai hamlesinin ardında da “Girişimci Devlet” vardı. Ipad’den Tesla’ya kadar günümüzün dev ABD şirketleri devletten aldıkları desteklerle bugüne geldiler. Benzer şekilde devletin stratejik sektörlere destek vermesi, İngiltere (14. yüzyıldan itibaren) Almanya (18. yüzyıldan itibaren), Japonya (19. yüzyıldan itibaren), Rusya (18. yüzyıldan itibaren) ve Fransa (17. yüzyıldan itibaren) gibi değişik ülkelerin sanayileşme ve kalkınmasında da anahtar rol oynamıştı.
Gelelim Türkiye’ye. Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyıldan itibaren stratejik sektörleri belirleyerek bunlara destek vermeye başlamıştı. Özellikle tekstil ve silah sanayiinde yoğunlaşan bu çaba daha çok devlet eliyle üretici kuruluşların kurulması veya özel sektör yatırımcılarına destek verilmesi şeklinde gerçekleşti. Cumhuriyetin başlangıç döneminde, Atatürk’ün özel takibiyle, 1934-38 yıllarında uygulanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı kapsamında 21 fabrika inşa edildi. Bu rakam size az gelebilir ancak o dönem açısından bir başarı sayılmalı. Zira, İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı hiç uygulanamadı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, 1940’lı yılların sonunda Kadro Hareketi (Vedat Nedim Tör, Yakup Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir vs.) yeni bir sanayi planı geliştirerek bunu hükümete sunsalar da hükümet pek oralı olamadı. Zira Marshall Yardımı için Amerika Birleşik Devletleri ile görüşüyorlardı ve ABD Türkiye’nin sanayileşmesine pek sıcak bakmıyordu. Dönemin hükümeti de zaten sanayileşme konusunda pek istekli değildi. Taslak plan böylece rafa kalktı. Dahası, 1940’lı yılların sonunda uçak sanayi başta olmak üzere stratejik alanlardaki sanayiler kapatıldı.
Devamı Z Raporu Şubat 2022 sayısında…