Merkez bankaları iklim değişikliğini hesaba katmak zorunda

İklim değişikliği zaten küresel ekonomi için sistemik bir risk. Potansiyel ekonomik sonuçları belgeleyen geniş bir literatür bulunmasına rağmen, iklim değişikliğine ilişkin çok az araştırma var. Yapılan çalışmalarda ise iklim değişikliğine karşı kırılganlığın, ülkelerin borçlanma maliyeti üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Yani, iklim değişikliğine karşı daha dayanıklı olan ülkeler, daha düşük tahvil getirilerine sahipler.
İklim değişikliği kabul etmek zorunda olduğumuz bir gerçek. Kuraklıklar, sel felaketleri, kasırgalar ve diğer doğal afetler giderek artmaya devam ediyor. İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı bir maliyet var. Bu maliyeti ölçmek hiç de kolay dahil. Ancak bu maliyeti finansal piyasalar ve merkez bankaları hesaba katmak zorunda. İklim değişikliğinden kaynaklı maliyeti ikiye ayırabiliriz.
Birincisi doğal afetlerin mülklere verdiği zarar. İkincisi ise hane halkına yani tüketiciye verdiği zarar. Son yıllarda ortaya çıkan yeşil finans kavramının temelinde de iklim değişikliği konusu bulunmaktadır. Son yıllarda finans sektörü, iklim değişikliği riskini azaltmayı destekleyerek ve olumsuz iklim olaylarının etkisini hafifleterek iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oymaya başladı. Uzun vadeli kurumsal yatırımcılar, iklimle ilgili risklerin yeniden dengelenmesine ve yeniden dağıtılmasına ve finansal istikrarın korunmasına yardımcı oluyor. Riskten korunma araçları olarak örneğin afet tahvilleri, artan doğal afet riskine karşı sigortaya yardımcı oluyor. Yeşil hisse senedi endeksleri, yeşil tahviller, gönüllü karbonizasyondan arındırma girişimleri yatırımın “yeşil” sektörlere yeniden tahsis edilmesine yardımcı olmaktadır.
Devamı Z Raporu Haziran 2021 sayısında…

Dikkat çekenler...