1947’den bu yana Filistin topraklarında yaşanan işgal ve abluka 7 Ekim 2023 sonrasında çok daha farklı bir aşamaya geçti. Daha önce de sivilleri öldürmekten kaçınmayan İsrail, bu kez dozu daha da artırdı. Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında büyük bir istihbarat zafiyeti veren İsrail sivillerin yoğun bulunduğu hastaneleri, okulları, konutları yoğun bombardımana tutuyor. Bütün dünyanın gözü önünde büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. 1947’den bu yana işgalini sürekli büyüten İsrail, BM’nin o günden bu yana aldığı hiçbir karara uymadı, tüm kararları çiğnedi. Tüm dünyanın gözü önünde sayısız savaş suçu işleyen İsrail’e karşı hiçbir yaptırımın uygulanmaması da İsrail’in bu işgali artırmasını sağlıyor. Öyle ki Ukrayna ile yaşadığı çatışma nedeniyle Rusya’yı neredeyse küresel ekonomiden izole eden Batılı ülkeler İsrail’e karşı sessiz kalarak elleriyle imzaladıkları Cenevre Sözleşmesini ayaklar altına alıyor.
7 Ekim’den günler önce, “Zamana Karşı Yarış” başlıklı Filistin Ekonomik İzleme Raporu’nda, Dünya Bankası İsrail işgalinin Filistin ekonomisi üzerindeki etkilerini gözler önüne serdi. Raporda her 4 Filistinli’den birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı belirtildi. İsrail’in Filistin ekonomisini ve sağlık hizmetlerini etkileyen kısıtlamalarının altı çizildi. Raporda Filistin ekonomisinin son 5 yıldır durgunluk içinde olduğu, sahadaki politikaların değişmemesi halinde iyileşmenin de beklenmediği ifade ediliyor. Daha da çarpıcı olan ise İsrail ile Filistin arasındaki gelir farkı. İsrail’de kişi başına düşen gelir Filistin topraklarına göre yaklaşık 14-15 kat daha yüksek.
Günlerdir süren insanlık dramı karşısında İsrail, dünya liderlerinden tepki alacağına övgü alıyor. Savaş halindeki bir ülkeye batılı liderler gitmek için adeta birbirleriyle yarışıyor. BM Genel Kurulu’ndaki ateşkes talepleri de ABD tarafından reddediliyor. Tüm dünya nefesini tutmuş çatışmanın yayılıp yayılmayacağını takip ediyor. Bu nedenle Z Raporu’nu bu ay Filistin-İsrail çatışmasına ayırdık. Yaşanan gerilimi ve bu gerilimin perde arkasındaki ekonomik nedenleri ve sonuçları analiz etmeye çalıştık. “Dur” başlığıyla çıkarak bu işgalin durması ve Filistin’in özgürlüğüne kalıcı olarak kavuşması çağrısını yapıyoruz. Bu çağrı işgalin durması için bir şeyler yapabilecek herkes için geçerli. Özellikle de İslam ülkeleri için geçerli bir çağrı. Rusya-Ukrayna çatışmasında tarihte görülen en büyük ve en sert yaptırımları Rusya’ya uygulayanlar bu kez sessiz. Yaptırımlar işe yarar mı, bugüne kadar uygulananlar işe yaramış mıdır, tartışılır ama sessiz kalındıkça dram daha da büyüyor.
Gerilimin arkasında yatan nedenlerden biri de hiç şüphesiz enerji başlığı. Zira Doğu Akdeniz’de şu an keşfedilmiş haliyle büyük bir rezerv bulunuyor. Gazze’nin kıyısında da doğalgaz rezervi olduğu belirtiliyor. Doğu Akdeniz’deki rezervler aslında Gazze’nin münhasır deniz yetki alanları içerisinde bulunuyor. Çıkan tartışmaların, gerilimin, Batılı ülkelerin İsrail’e olan desteğin arkasında hiç şüphesiz bu da var. Yaşanan gerilimin enerji boyutunu yazarımız Doç. Dr. Levent Yılmaz yazdı. Öte yandan İsrail’in ekonomik olarak nasıl güçlendiğini, küresel ekonomik sistemin içerisinde nasıl bir yere sahip olduğunu da Levent Işık kaleme aldı.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres, köklü bir değişiklik olmadığı takdirde, Gazze halkının eşi benzeri görülmemiş bir çığ gibi büyüyen insanı acıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. “Köklü değişim” ifadesi oldukça önemli. Bu kadar büyük sivil katliamının ardından geçici ateşkes değil, kalıcı çözümün gelmesine yönelik temennimiz daha büyüktür. Umarız ki bu kez Filistin özgürlüğüne kalıcı olarak kavuşur…