Eşit şartlar sağlanırsa İslami finansın risk paylaşım sözleşmeleri ezber bozabilir

Koronavirüs salgını devletlerin bütçe açığına dayalı devasa harcamalar yapmalarını gerektirmiş olsa da, salgının azaldığı dönemde bile küresel borç artmaya devam etti. Şu anda toplam 307 trilyon dolar olan küresel borç, yalnızca son on yılda yüz trilyon dolar artarak dünya GSYİH’sinin yüzde 336’sına ulaştı. Bu, artık her bir dolarlık gelirin üç katından fazla borcu olduğu anlamına geliyor. Borcun son derece ucuz ve bol hale geldiği, aşırı gevşek para politikalarının uygulandığı yıllar bunun bariz bir nedeniydi. Zira bu dönemde dünya borca bağımlı hale gelmiş olup, bağımlılıktan bir türlü kurtulamıyor. Bu yılın sadece ilk altı aylık döneminde küresel borç 10 trilyon dolar gibi devasa bir miktarda arttı. Washington merkezli Uluslararası Finans Enstitüsü’ne (IIF) göre endişe verici bir durum söz konusu. Pek çok ülke o kadar yüksek düzeyde borç biriktirdi ki, durum “endişe verici” boyutlara ulaştı. Ancak IIF’nin işaret ettiği en büyük endişe, küresel finans mimarisinin pek çok iç piyasadaki muhtemel çöküşlerden kaynaklanan risklerin tamamını büyük ihtimalle yönetemeyeceği gerçeğidir. Kısacası, dünya ciddi bir aşırı borç sorunuyla karşı karşıya.

İşin garip yanı, İslam hukukunun faiz yasağına ve getirilerin dayanak varlık kazançlarından ayrıştırıldığı borç finansmanına yönelik karşıtlığına dayanan İslami finans, olması gereken çözüm olamadığı gibi, bir de sorunun bir parçası haline geldi. İslami bankaların borca dayalı sözleşmeler üzerinden finansmana büyük ölçüde bel bağlaması, geleneksel bankalarla aynı çıktılara sahip oldukları anlamına geliyor. Söz gelimi, Malezya’da emtia murabahası, icare ve geciktirilmiş ödemeli satışlar gibi borç sözleşmeleri, İslami bankaların sağladığı finansmanın yüzde 80’inden fazlasını oluşturmaktadır. İslami finansı geleneksel finanstan gerçek anlamda ayrıştıran iki risk paylaşım sözleşmesi olan mudârebe (girişim sermayesinde olduğu gibi kâr/zarar paylaşımı) ve müşâreke (ortaklığa dayalı finansman) neredeyse hiç kullanılmamaktadır. Bu risk paylaşım sözleşmelerinin özsermayeye benzer özellikleri borca alternatif olabileceğinden ve dünyaya borçla ilgili sorunlarından bir çıkış yolu sağlayabileceğinden, kullanılmamaları talihsiz bir durumdur. Bu sözleşmeler günümüzün ihtiyaçlarına göre güncellenirse, küresel borç bağımlılığının panzehri olabilir.

Devamı Z Raporu Kasım 2023 sayısında…

Dikkat çekenler...