Ekonomik savaş ve ilaç sektörü

Covid küresel salgını dünyada süregelen soğuk ekonomik savaşa yeni bir boyut getirdi: sağlık sektörü. Salgına kadar ekonomik ve sosyal karar alıcıların gündemlerindeki kritik konular olan gıda ve enerji güvenliği yerini sağlık sektörüne bıraktı.

Sağlık temelde bir teknolojik bir alan. Aşı geliştirmeyi dünya ülkeleri alanında bu konuda kapasitesi güçlü olan az sayıda ülke başarabildi. Bırakın aşıyı, ABD gibi “uzaya giden” ülkelerde maske üretimi ve dağıtımı dahi yapılamadı. Aşıyı üreten ülkeler ihracat yaparak büyük getiri elde ederken, üretim talebe yetişemeyeceği korkusuyla hükümetler ihracatı yasakladı. Üretim yapamayan ülkeler bir bakıma ölüme terkedildi.
Yani tıbbi teknoloji alanında kendine yeterli olamamanın riskleri anlaşılmış oldu. Salgın gösterdi ki, sağlık sektöründe geliştiremedikleri teknik kapasite sebebiyle, ülkeler nüfuslarını kaybetme riskiyle karşı karşıya. İlaç, aşı ve tıbbi cihaz geliştirebilmek, üretebilmek, silah üretebilmekten bazen daha kritik öneme sahip.
Bugünün dünyasında, bilgisayar, yazılım, otomotiv, ağır sanayi, enerji, gıda, tarım, sağlık ürünleri derken ilaç ve tıbbi cihazlarda uluslararası dev üretici firmaların 85 milyon nüfuslu Türkiye ekonomisinden bile büyük cirolara sahip olduklarını görüyoruz.
Öte yandan, Türkiye’de ilaç ve tıbbi cihazlarda iç talebin yüzde 93’ü yurt dışından karşılanıyor. İthalat tüm hızıyla devam ediyor.
Buna karşılık, yine bu dönemde yasal, izinli üretimler yapan yerli firmalarımıza “yıkıcı denetimlere”, ara vermeden devam edildi. Koruyucu, yönlendirici, yapıcı değil cezacı, yıkıcı, istihdamı ve teknolojik üretimi engelleyici, ihracatı teşvik edici değil engelleyici yaklaşımlar maalesef devam etti.
Sayın Cumhurbaşkanımızın yerli, milli üretimi destekleyici açıklamalarına rağmen, ne yazık ki tıbbi cihaz üretimimizde özendirici, teşvik edici, yol gösterici hiçbir gelişme olmadığı gibi ithalattan kaynaklanan da kan kaybı devam etti.

Devamı Z Raporu Nisan 2021 sayısında…

Dikkat çekenler...