Ekonomik kalkınmanın hızlanması için eğitim reformu

Eğitim kalitesiyle uzun dönemli ekonomik performans arasında güçlü bir ilişki olduğu üzerinde genel bir mutabakat bulunmaktadır. İktisatçılar eğitim kalitesini kalkınmanın gerekli şartları arasında görürler. Birçok akademik çalışma bu öneriyi teyit etmiştir.
Tarihi anektodal örnekler de bu inancı destekler. Prusya Kralı Frederik’in 18. yüzyılda yaptığı eğitim reformları sonraki yüzyılda Alman ekonomik gelişme ve sanayileşmesini mümkün kılmıştır. Alman genel eğitim sistemi kısa süre sonra eğitimde ‘Fabrika’ modeli olarak adlandırılarak Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınmış ve Amerikan eğitim sisteminin temelini oluşturmuştur. 19. yüzyılda Avrupa’nın en fakir ülkelerinden olan İsveç’in gerçekleştirdiği ekonomik kalkınma başarısı da eğitim reformlarına (özellikle mesleki ve teknik eğitim) dayanmaktadır.
Alman eğitim sistemi; şirketler, ticaret ve sanayi odaları ve devlet tarafından işbirliği halinde geliştirilmiştir. 19. yüzyılda hızla gelişen Alman sanayisinin ihtiyaç duyduğu teknik insan kaynakları (hem mavi hem de beyaz yakalı) bu işbirliği ile geliştirilen sistem tarafından sağlanmıştır. Bugünkü Alman eğitim sistemi büyük ölçüde o yıllardaki reformlara dayanmaktadır. Bu eğitim sistemi ve türevlerinin devlete bağlı ve uyumlu ‘kul’ yetiştirdiği eleştirileri de hala hem Almanya hem de Amerika da yaygındır. Ancak bu eğitim sisteminin hala dünyanın en başarılıları arasında olduğu üzerinde de bir tartışma yoktur. İlginç olan şeylerden birisi, Almanya’da eğitim sisteminin kendi dillerinde yapılması; ancak buna rağmen başta İngilizce olmak üzere ikinci uluslararası dili de oldukça başarılı bir şekilde öğretilebilmesidir.
Türkiye’de K-12 ve üniversite eğitim kalitesinde önemli yetersizliklerle karşı karşıyayız. Bu konuda hem STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) gibi bilimsel ve teknik alanlarda, hem de kendi dilimiz ve yabancı dilleri kullanma gibi alanlarda sıkıntılarımız var. Mesleki eğitim ve yeterlilik konularındaki sıkıntılarımız da yaygın olarak tartışılıyor.
Eğitim alanındaki sıkıntılarımızın bazılarını sayalım. Öncelikle gereğinden çok şey öğretmeye çalışarak olması gerekenden az şey öğretiyoruz. Eğitimi, düşünme, soru sorma ve cevap arama becerilerini kazandırmak yerine salt bir bilgi yükleme süreci olarak görüyoruz. Gerekli gereksiz bilgi yüklenirken öğrenciler eleştirel düşünme becerisini giderek yitiriyorlar. Sonuçta edindikleri bilgileri kullanamaz hale geliyorlar. Sonuçta “Ankara’da Roma Hamamı’nı kim yaptırmıştır?” sorusuna “Fatih Sultan Mehmet” cevapları alabiliyoruz.

Devamı Derin Ekonomi Temmuz 2018 sayısında

Dikkat çekenler...