Bu ayki yazımda genelde yaptığımın aksine enerji konularına odaklanmak yerine dünyadaki yeni ekonomik krizi ele almaya devam edeceğim. Geçen ayki yazımın devamı olarak Türkiye’nin durumuna ve Borsa İstanbul 100 endeksine (BİST 100)
değineceğim.
Mart ortasından Nisan ortasına kadar, BİST 100 endeksi 86.000’de iyi bir destek seviyesine ulaştıktan sonra belirtilen
uzun vadeli 91.000 seviyesinin üzerinde toparlanarak 18 Nisan haftasını 98.200’ün hemen altında kapattı. Bu, Mart
ortasındaki, yani bir ay önceki seviyeye göre yüzde 14 gibi dikkate değer bir yükselişe işaret ediyor. Ancak, lira aynı
dönemde dolar karşısında yüzde 8’den fazla değer kaybettiği için uluslararası açıdan bakıldığında yükselişin ilk
bakışta göründüğü kadar büyük olduğu söylenemez. Zira bölgede 104.000 civarında güçlü bir direnç var. Türkiye pazarı ve ekonomisi için tek sorun, bugün 12 yıl önceki seviyesinin (1,16 TL) altı katına çıkan (6,94 TL) dolar kuru değil. Gerçek şu ki, Amerikan ekonomisi de dahil olmak üzere, diğer tüm ülke ekonomileri gibi, Türkiye ekonomisi de kontrol edemediği küresel
güçlerin etkisi altında. Dahası, dünya çapındaki ekonomik durgunluk etkilerini henüz tam olarak göstermedi. Küresel hisse senedi piyasaları, artık üretilmeyen malların “arz şokuna” tepki göstermiş olsa da, artık satın alınmayan malların “talep şokuna” henüz tepki göstermedi. Tüketici harcamalarının göreceli yokluğundan kaynaklanacak bu talep şoku hükümetlerin istihdam kaybını telafi etmek için alacağı kısa dönemli tedbirler sonrasında normal seyrine girecektir. Bundan sonra, elden çıkarılabilir tüketici gelirleri her zamankinden daha derin bir darbe alacak ve tüketici talebi şu anda olduğundan daha da fazla düşecektir. Azalan talep göz önüne alındığında, üretim de düşmeye devam edecek ve dünyadaki genel tüketici talebi 2022’den önce tam anlamıyla toparlanamayacaktır.
Devamı Z Raporu Mayıs 2020 sayısında…